9
Yorum
28
Beğeni
0,0
Puan
1178
Okunma

Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan
Hayat hikayesinin 109.bölümü
Allah’ın izniyle kitabın sonuna doğru yaklaşıyoruz...
Tüm dostlara gösterdikleri ilgi ve yorumlarından dolayı çok teşekkür ediyorum.
düşman kalabalıkmış olsun
kuvvetliymiş, ne çıkar
yiğit her şeye rağmen kendi vazifesini yapacaktır
yiğitlik, verilen vazifeyi
hakkıyla yerine getirmek değil de nedir
hem şehit olsa neyi kaybedecektir
dünya hayatını mı
olsun, ebedi bir hayat var ya
dünya hayatını verip
ebedi hayatta imrenilecek mertebeleri kazanmak
az şey mi
bir elinde beyaz sancak
düşmanla göğüs göğüse kahramanca çarpışan
büyük kumandan hz. zeyd
bizanslıların mızrak darbelerine maruz kaldı
vücudu delik deşik oldu
kanları etrafa sıçrıyordu
ayakta duracak gücü kaybeden bu büyük insan
mukaddes gayesine
kendisini seve seve feda etmenin
manevi haz ve huzuru içinde
yere düşüp şahadet mertebesine ulaştı
sancak, sahibini bekliyordu
hz. zeyd’in şehid olduğunu gören
hz. resulullahın talimatı gereği
sancağın yeni sahibi
yeni kumandan hz. cafer
bir ok süratinde sıçrayarak
o mübarek ak sancağı kaptığı gibi omuzladı
düşman kalabalığını ve kudurgan saldırışını
hiçe sayarak safları arasına
elde ak sancak, cesur ve yiğitçe daldı
zeyd’in şanlı, şerefli akıbetine uğrayacağını bile bile
kılıç sallamaya devam etti
kumandan hz. cafer gibi
her mücahit aynı duygu
aynı heyecan ve aynı kudsi gaye ile
düşman ordusuna saldırıyordu
islam ordusunda kartal cesareti
düşman askerinde karga ürkekliği vardı
dost gözler yanında düşman gözler de
yeni kahraman kumandanın üzerinden ayrılmıyordu
bu ürkek ve mütereddit gözler
bu kahramanın cesaretli saldırışına
önüne geleni biçmesine
karşısına çıkanı kırıp geçirmesine
hayret ve şaşkınlıkla bakıyordu
ne var ki
hz. cafer’in de mukadder akıbeti yaklaşıyordu
inen hain bir kılıç darbesi
sağ kolunu bileğinden kesti
bu sefer şanlı sancağı, sol eline aldı
fazla sürmeden bu kolu da kesildi
büyük kahramanın i’lay-ı kelimetullah uğrunda
gösterdiği gayret hayranlık vericiydi
bu eşsiz kahraman
resuller resulünün teslim ettiği
islamın izzetini, ordunun şerefini temsil eden
mübarek sancağı yere düşürmemek için
bileklerinden aşağısı yere düşmüş kolları ile
sancağa sarıldı
artık düşman saldırısına karşı koyacak durumu yoktu
o anda tek gayesi
o şanlı ve şerefli bayrağı yere düşürmeden
üçüncü ele teslim etmekti
İlahi Yarabbi
bu ne haşmetli iman
bu ne büyük bir ideal
bu ne kutsi gaye
bu ne ulvi gayret ve hamiyet
havsalaya sığmayan hadiseyi
hz. cfer (r.a.) bizzat yaşıyordu
bu haşmetli manzara fazla devam etmedi
düşmandan gelen kılıç darbeleri
hz. cafer’i de
hz. zeyd’in kavuştuğu şehitlik mertebesine çıkardı
henüz o sıra 41 yaşında bulunan
bu islam kahramanının vücudunda
doksandan ziyade mızrak, ok ve kılıç yarası vardı
kumandanlık sırası
abdullah bin ravaha hazretlerine gelmişti
atının üzerinde, ak sancak omzunda
düşmana karşı ilerledi
hz. abdullah, iki düşman arasında kalmıştı
biri bizans askerleri
diğeri hiçbir zaman yanından ayrılmayan nefsi
ama o, bu iki düşmana karşı da
gereği gibi mücadele veriyordu
bir taraftan düşmana saldırırken
diğer taraftan
en büyük düşmanı olan nefsine şöyle diyordu
ey nefsim
ben, seni kendime boyun eğdireceğim diye yemin ettim
sen, buna ya kendiliğinden razı olursun
ya da bunu sana zorla kabul ettiririm
anladığım kadarıyla, sen
pek cennetten hoşlanmamış görünüyorsun
yıllardır, hala itminana ermemişsin
ey nefsim
sen şimdi öldürülmezsen
sanki hiç ölmeyecek misin
işte ölüm gelip çattı
şehitliği tercih edersen
en isabetli kararı vermiş olursun
eğer, gecikirsen, bedbaht olursun
nefsini mağlup eden hz. abdullah
kahramanca bir çarpışma gösteriyordu
düşman saflarına doğru bir arslan gibi daldı
Kalbini kaplayan iman feyz ve cesareti
adeta vücudunda
ağrı, sızı ve acıma namına ne varsa
hepsini alıp götürmüştü
çarpışma neticesinde hz. abdullah da
arzuladığı makamların en yücesine
şehitlik makamına erişti
üst üste üç kahraman kumandanını şehit veren
başsız kalan islam ordusu
düşman karşısında dağıldı
bütün bunlara rağmen
hz. resulullahın aziz sancağı yere düşmüş değildi
onu,sabit bin akrem alır almaz
ordunun önüne koşmuş
bayrağı yere dikerek
müslümanları bir araya toplamaya çağırmıştı
mücahidlerin her biri bir taraftan gelerek
bu merkez etrafında toplanıyorlardı.
sancağı elinde tutan sabit bin akrem
toplananlara şöyle seslendi
ey mücahitler topluluğu
aranızdan birini kendinize kumandan seçiniz
onun etrafında toplanınız
mücahitler biz, seni kumandan seçtik
biz sana razıyız
ne var ki,
sabit hazretlerinin gözü
yeni müslümanlardan halid bin velid’deydi
ey ebu süleyman
gelip al şu sancağı diye seslendi
sonra da müslümanlara dönerek
halid’i kumandan seçmek hususunda
görüş ve söz birliği ediyor musunuz
diye seslendi
mücahitler, hep bir ağızdan
evet dediler
bunun üzerine de hz. halid
hz. resulullahın sancağını eline alıp
büyük bir hürmetle öptü
ve atına atlayarak
yüzünü düşmana doğru çevirdi
artık islam ordusunun kumandanı
hz. halid’di
medine neresi
mü’te neresi
aradaki mesafe bin kilometreden fazla
ama bu uzun mesafe
resul-i kibriy için kısaldı
adeta harp gözlerinin önünde
cereyan ediyormuşçasına
çarpışmanın safahatını
ashabına teessür içinde teker teker anlattı
zeyd bin harise sancağı eline aldı ve şehit oldu
onun için Allah’tan af dileyiniz
sonra sancağı cafer aldı oda şehit oldu
onun için de Allah’tan af dileyiniz
sonra sancağı abdullah bin ravaha aldı
o da şehit oldu
bu kardeşiniz için de Allah’tan af dileyiniz
sonra da mübarek gözyaşları arasında
sözlerine şöyle devam etti
abdullah bir ravaha’dan sonra
sancağı Allah’ın kılıçlarından bir kılıç aldı
işte şimdi harp kızıştı
Allah’ım
Sen ona yardım et…
yeni kumandan hz. halid
cesaretle atını mahmuzlayıp düşman üzerine yürüdü
kendisini yayından kopmuş oklar halinde
mücahitler takip ettiler
müslümanların saldırışı
öylesine cesurca ve kahramanca idi ki
düşman bir anda şaşırdı
neye uğradığının farkına varıncaya kadar da
bir çok askerini yerde serili gördü
akşama yakın cereyan eden bu çarpışmada
düşman topluluklarından bazıları bozguna uğradı
ne var ki,
kendini toparlayan düşman
hava kararmaya başladığı sırada
toptan hücuma geçince
bu sefer müslümanlar
geri çekilmek zorunda kaldılar
hz. halid kumandanlığı akşama yakın almıştı
bir iki taarruzdan sonra da hava kararmış
iki taraf ordugahına çekilmişti
hz. halid, büyük bir kahraman olduğu kadar
harp sanatında
düşmanı şaşırtıcı taktikler uygulamakta
son derece mahirdi
gün doğuşuyla birlikte islam ordusu da
yeni bir tertip ve düzenle düşman karşısına dikildi
bunu gören düşman
hem hayrete kapıldı
hem de ürkek bir tavra girdi
ve o zaman,
gece islam ordusu safında duydukları gürültülerin
türlü hareket seslerinin manasını anlıyorlardı
demek ki müslümanlara bu gece
çok sayıda yardımcı kuvvetler gelmişti
baksanıza şu sağ kanatta görünenler
şimdiye kadar görülmemiş askerlerdi
bu değişiklik karşısında
bütün bütün korkuya ve endişeye kapılıyor
birbirlerine manalı bakışlarla bakıyorlardı
o gece
hz. halid, akıllıca bir taktik uygulamıştı
müslüman bölüklerin yerini değiştirmiş
sağdakileri sola, soldakileri sağa
öndekileri arkaya, arkadakileri de öne almıştı
düşman birlikleri ise karşılarında
yeni simalar, yeni kıyafetler görünce
müslümanlara taze kuvvet gelmiş olduğu
zannına kapılmışlar
korku ve telaş havasına girmişlerdi
hz. kalid bu taktiğiyle
düşmanın manen sarsıldığını fark edince
vakit kaybetmeden mücahitlere hücum emri verdi
yeniden harbe girmişçesine
şiddetli hücuma geçen mücahitler,
düşman ordusunu bir anda darmadağın ettiler
i’lay-ı kelimetullah uğruna sıyrılan kılıçlar
olanca kuvvetle küffar ordusunun üzerine iniyordu
o görünüşte azametli, haşmetli düşman ordusu
çareyi kaçmakta buldu
sanki çil yavrularının üzerine kartal çullanmıştı
Allah’ın, Müslümanları
nusretiyle sevindirdiği bu parlak günde
kahraman kumandan hz. halid’in elinde
tam yedi kılıç parçalandı
yedi kılıç parçalanırken
kim bilir kaç kafiri kırıp geçirmişti
mücahitlerin cesaret ve kahramanlığının
uyguladığı taktikle birleşmesi sonucu
elde edilen parlak zaferden dolayı hz. halid
yüce Allah’a hamdetti
hz. halid’in uyguladığı taktik
başarıyla neticelenmiş
mücahitler, kendilerinin kırk elli misli kadar olan
düşman ordusunu sindirmişti
hz. halid
planının ikinci kısmını uygulamaya koydu
o günün gecesi
islamın izzetini, şerefini, şanını koruyarak
ordusunu kaldırıp güneye doğru süzüldü
düşman üst üste yediği darbelerden sersemleşmişti
bu gidişe sadece seyirci kaldı
belki de sevindi
yedi gün devam eden çarpışmalarda
islam ordusu sadece
15 kadar şehit vermişti
hz. halid,
Allah’ın yardımıyla
medine’ye doğru yola koyuldu
düşman ise, şaşkın şaşkın seyretmekle yetiniyordu
sanki oldukları yerde çivilenmişlerdi
islam ordusunu takip etme cesaretini bulamamaları
elbette kendileri hesabına büyük bir hezimetti
mücahitler
medine’ye parlak bir zafer kazanmanın
vakar ve haşmetiyle yaklaşıyorlardı
resul-i kibriya efendimiz
hz. cafer’in kesilen iki eline karşılık,
Cenab-ı Hakk’ın ona iki kanat verdiğini
cennette, onunla istediği gibi
uçup durduğunu haber vermiştir.
bu sebeple ona
caferi tayyar denilmiştir
henüz islam ordusu
mü’te’den medine’ye dönmemişti
oldukça sıcak bir gündü.
hz. resulullahın ak sancağının medine ufuklarında
parlamaya başladığı görüldü
gelen artık zeyd ordusu değil
seyfullahi’s-sarim
Allah’ın keskin kılıcı ünvanının sahibi
hz. halid bin velid ordusu idi
tecessüm etmiş ruh ve cesaret abidesi mücahitler
üç kumandan dahil
on beş kadar mücahidi kaybetmiş olmanın derin hüznü
islama parlak bir zafer kazandırmanın
vakar ve sevinci içinde medine’ye
semada süzülen parlak yıldızlar misali akıyorlardı
resul-i ekrem, ashab-ı kirama
toplanınız da kardeşlerinizi karşılayalım buyurdu
müslümanlar, derhal bu emre itaat edip
mücahitleri karşılamak üzere
adeta medine’yi tamamen boşalttılar
kainatın efendisi
mücahitleri karşılamaya çıkıyordu
onlara hoş geldiniz demeye gidiyordu
çoluk çocuk herkes onun etrafını sarmıştı
ulvi bir manzara teşkil etmişti
medine’nin cürüf mevkiinde
mücahitlerle birbirlerine kavuştular
sarılıp kucaklaştılar
redfer