8
Yorum
32
Beğeni
0,0
Puan
685
Okunma

Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan
Hayat hikayesinin 63.bölümü
gecenin göğsüne yaslı elçi’nin kalbi
serin nefeslerini
şeffaf parmak uçları gibi
gezdiriyor boşlukta.
mekke’nin ateşli suskunluğunda nazlanıyor
ümitlerin en tazesi
belli ki emin muhammed (sav)’in
günler geceler süren bekleyişinde saklı teselliler
onun yüreğini ince ince yakan sızının
nabzına tutundukça teselli bulacak yetimler
onun gözlerini göklerde gezdire gezdire aradığı
bir hilal tebessümünün haresinde
susacak ağlayışlar
sığındığına onlarda sığınacak
başka hiçbir yere gitmemecesine
başka hiçbir yüze dönmemecesine
başkaca hiçbir vaade kanmamacasına
gözlerinin pervazından sızan duru bakışlara
yağmaya hazırlanıyor göğün mavisi
bir siyah
bin siyah susku çöküyor şimdi
bedr’in hareli yalnızlığına
*
hicretin ikinci senesinde kureyş müşrikleri
bir ticaret kervanı hazırlamışlardı
şam pazarına gönderilen kervana
mekke`den kadın erkek hemen hemen herkes
hisselerine göre ortak idiler
bin deveden meydana gelen
sermayesi 50.000 dinar olan
bu büyük ticaret kervanının
satılan malları karşılığında
harbe hazırlık için silah alınacaktı
kervanın yola çıkarılmasındaki asıl maksat buydu
kureyşliler ayrıca kervanla birlikte
ebu süfyan başkanlığında
30-40 kişi kadar muhafız da göndermişlerdi
resul-i ekrem efendimiz, bu durumu haber aldı
ebu süfyan başkanlığındaki bu büyük ticaret kervanının
mekke`ye dönmesine mani olmaya karar verdi
teşkil ettiği 300 kişiyi aşkın sahabi ile
yola çıkmaya hazırlandı
sahabiler bedir seferine katılmayı şiddetle arzu ediyorlardı
hatta bu hususta kur`a çekenler bile vardı
ensardan sa`d, babası hayseme`ye,
eğer bu seferin mükâfatı cennetten başka bir şey olmasaydı,
senden geri kalırdım
ben bu seferde bana şehitlik nasip olmasını umuyorum.diyerek
sefere katılma arzusunu izhar etmişti
babası ona,
sen rahatsız olan hanımının yanında kal da ben gideyim.
diye cevap vermişti
sa`d bunu kabul etmemiş
aralarında kur`a çekilmesine karar vermişlerdi
çekilen kur`a sa`d`a çıkmış
ve sefere o iştirak etmişti
bedir`de şehit düşerek
bu yüksek arzusuna da nail olmuştu.
peygamber efendimiz, yerine namaz kıldırmakla
abdullah ibni ümmi mektüm`u vazifelendirdi
ensardan ebu lübabe hazretlerini ise
şehre vekil tayin etti
ramazan ayından on iki geceyi geride bıraktıkları
oldukça sıcak bir cumartesi gününde
medine`den hareket etti mücahitlerle
resul-i ekrem efendimizin beyaz sancağını
mus`ab bin umeyr (r.a.) taşıyordu
iki siyah bayraktan biri ukab adındaki hz. ali`nin
diğeri ensardan sa`d bin muaz hazretlerinin elindeydi
kervan, bedir mevkiinde karşılanacaktı
burası mekke, medine ve suriye`ye giden yolların
birleştiği stratejik önemi olan bir noktaydı
mücahitler, yazın en sıcak günlerinin birinde
medine`den yola çıkmışlardı
üstelik ramazan ayı olduğu için oruçlu bulunuyorlardı
kavurucu sıcaklar altında
alev saçan çöl üstünde
oruçlu halde yol almak oldukça güçtü
bu sebeple peygamberimiz orucunu açtı
mücahitlere de açmalarını emir buyurdu
hz. sa`d bin ebi vakkas der ki
resulullahın küçüklerimizi geri çevirmesinden biraz önce
kardeşim umeyr`in göze görünmemeye çalıştığını gördüm
kardeşim sana ne oldu diye sordum
Allah resulünün beni küçük görüp
geri çevirmesinden korkuyorum
halbuki, ben sefere çıkmak istiyor,
Allah`ın bana şehitlik nasip etmesini umuyorum
kendisi resulullaha arz edilince küçük görüp ona
sen geri dön. dedi
umeyr ağlamaya başladı
bunun üzerine resulullah ona müsaade etti
umeyr`in boyu kısa olduğu için kılıcını bağlayamamış
ben yardım ederek bağlamıştım
Allah yolunda savaşıp
şehitlik mertebesine ulaşmak isteyen umeyr
harp esnasında müşriklerin oklarına hedef olup
bu yüksek gayesine ulaştı
müslümanlarla beraber iki at
yetmiş deve vardı
develere nöbetleşe biniliyordu
peygamber efendimiz de bu hususta
diğer müslümanlardan kendisini farklı görmek istemiyordu
hz. ali ve mersed bin ebu mersed ile
bir deveye nöbetleşe biniyorlardı
yürüme sırası efendimize geldiğinde
diğer iki sahabi,
ya resulallah sen bin
biz senin yerine yürürüz. diyorlardı
ancak peygamber efendimiz, bunu kabul etmiyor
siz yürümekte benden daha kuvvetli olmadığınız gibi
sevap ve mükafat hususunda da
ben sizden daha müstağni ve ihtiyaçsız değilim
diye cevap veriyordu
islam ordusu,
kavurucu sıcaklar altında yoluna devam ediyordu
henüz bedir mevkiine varmadan
ebu süfyan başından beri
endişe duyduğu hususu haber aldı
müslümanlar kervanı ele geçirmek için
yola çıkmışlardı
mekke`ye derhal bir haberci gönderirken
kendisi de hiç konaklamadan
kervanın istikametini değiştirerek
kızıl deniz sahilinden bedir`e uğramadan
mekke`ye doğru yol aldı
ebu süfyan`dan önce
mekke`ye varan haberci zamzam
acaib bir kılıkla devesinin üzerinde
bağıra bağıra haberi duyurdu
ey kureyş topluluğu
ticaret kervanınıza, ebu süfyan`ın yanındaki mallarınıza
muhammed ve ashabı saldırdılar…
ona ulaşabileceğinizi sanmıyorum
imdat…imdat…imdat
haliyle bu haber
kureyş`in infialine sebep oldu
zira kervanda hemen hemen her ailenin malı vardı
kureyşliler derhal toplandılar
süratle hazırlığa başladılar
alelacele hazırlanan müşrik ordusunun sayısı 950`yi buldu.
bunların 100`ü atlı 700`ü develi idi
bu rakam,
kervanı takibe çıkan müslümanların sayıca üç katı demekti
aynı zamanda kureyş ordusu silah bakımından da
müslümanlardan çok daha üstündü
bu arada müşrik ordusuna katılmak istemeyenler de çıktı
fakat,
ebu cehil ve diğer ileri gelenlerin baskısı karşısında
onlar da iştirak etmek zorunda kaldılar
buna rağmen ebu leheb hasta olduğunu bahane etti
yerine bedelle birini göndererek mekke`de kaldı
hazırlanan müşrik ordusu
muganniyelerin söylediği şarkıların
kadınların çaldığı deflerin
coşkun havası içinde
mekke`den bedir`e doğru hareket etti
yolda kervanını bedir`den arızasız geçiren
ebu süfyan`dan kendilerine şu haber geldi
siz kervanınızı,
kervan üzerindeki adamlarınızı ve mallarınızı
muhafaza etmek için yola çıkmıştınız
Allah onları kurtarıp selamete erdirdi
artık dönünüz…
ancak, ebu cehil dönmek niyetinde değildi
başkalarının da geri dönmesine rıza göstermeyerek
şöyle konuştu
vallahi bedir`e varmadıkça dönmeyiz
orada üç gün kalırız
develer boğazlayıp, yemekler yeriz
şaraplar içeriz
cariyelere şarkılar söyleterek eğleniriz
başımıza toplanacak araplar bizi dinler ve seyrederler
bundan sonra hep bizden korkar dururlar
haydi ilerleyiniz…
müşrik ordusu bedir`e doğru ilerlemeye başlarken
haberci ebu süfyan`ın yanına dönüp
kendisine anlattı durumu
ebu süfyan bu haberden memnun olmadı
yazık oldu kavmime
bu amr bin hişam`ın,ebu cehil`in işidir
dönmek istemedi
o, bunu halka baş olmak sevdasıyla yaptı
azgınlık, eksiklik ve uğursuzluk getirir…dedi
şu son cümlesiyle dile getirdi endişesini
eğer, muhammed`in ashabı, onlara rastlarsa
işleri tamamdır
ebu cehil`in bütün şirretliği ve kışkırtıcılığına rağmen
ordudan ayrılanlar oldu
ahnes bin şerik müttefiki bulunan
zühreoğullarını ikna ederek beraberce
mekke`ye döndüler.
daha sonra bunları hz. ömer`in kabilesi
adiyy bin ka`boğulları takib etti
müşrik ordusuna haşimoğulları da katılmıştı
kureyşten bazıları kendilerine
vallahi, ey haşimoğulları
iyi biliyoruz ki sizler
her ne kadar bizimle sefere çıkmışsanız da
kalbiniz muhammed`ledir. deyince
ebu talib`in oğlu talib de
bir kısım kimselerle birlikte geri döndü
peygamber efendimiz, mücahitlerle
safra yakınındaki zefiran mevkiine vardığında
kureyşin büyük bir ordu ile gelmekte olduğunu haber aldı
böyle bir hareketle karşılaşacaklarını tahmin etmediklerinden
bir anda ne yapmaları gerektiği hususunda
karar veremediler
zira, niyetleri harp etmek değildi
bunun için bir hazırlıkları da yoktu
üstelik alınan istihbarata göre
müşrik ordusu hem sayıca çok
hem silahça onlardan üstün idi
resul-i ekrem, ashabını topladı
kervanın takip edilmesinin mi
yoksa müşrik ordusuna karşı çıkmanın mı
daha uygun olacağı hususunda
onlarla istişarede bulundu
bir kısım mücahit
kervanın takib edilmesinin uygun olacağını ifade etti.
peygamber efendimiz, bundan hoşlanmadı
o sırada, hz. ebu bekir ile hz. ömer söz alıp
müşriklerin üzerine yürümenin
onlarla harbe girmenin
daha muvafık olacağı hususunda konuşunca,
peygamber efendimiz (a.s.m.) bundan memnun oldu
daha sonra
ensardan mikdat bin esvet hazretleri şöyle dedi
ya resulallah …Rabbim sana neyi emrettiyse onu yap
vallahi biz israiloğullarının hz. musa`ya dediği gibi
git Rabbinle beraber düşmanlara karşı çık
biz buradan kımıldamayız tarzında …
bir söz söyleyecek değiliz
biz sana tabiyiz.
feragat ve cesaret timsali bu sahabinin sözlerinden
oldukça memnun olan resul-i ekrem
kendilerine hayır duada bulundu
bu konuşmalardan sonra,
kararın ne mahiyette verileceği artık anlaşılmıştı
ensarın da bu hususta görüşünü almak gerekiyordu
çünkü, onlar medine dahilinde
peygamberimizi koruyacaklarına dair söz vermişlerdi
şimdi ise şehrin dışında bulunuyorlardı
resul-i ekrem onların bu konudaki görüşlerini sordu
ensar namına sa`d bin muaz hazretleri söz aldı
ve şöyle konuştu
ya resulallah …
biz sana iman ve seni tasdik ettik
bize getirdiğin şeyin de hak olduğuna şahadet ettik
bu hususta dinlemek ve itaat etmek üzere
sana kesin sözler de verdik
ya resulallah
nasıl bilirsen, öyle yap ,biz seninle beraberiz
seni hak dinle gönderen Allah`a yemin olsun ki
sen bize şu denizi gösterip dalarsan
biz de seninle birlikte dalarız
bizden bir kişi dahi geri kalmaz
biz düşmana karşı varmaktan çekinmeyiz
muharebe anında geri dönmeyiz
Allah`ın bereketi ile yürüt bizi…
karar artık kesinlik kazanmıştı
bir avuç mücahit her şeye rağmen
kendilerinden gerek sayıca
gerekse silahça kat kat fazla olan
müşrik ordusuna karşı koyacaklardı
onların sayıca çokluğu
silahça üstünlüğü
kahraman sahabilerin gözünü korkutmadı
kur`ân`ın ifadesiyle
‘ölümün ağzına girmeyi’
seve seve göze alıyorlardı
onlar, Allah`ın yardımına güveniyorlardı
Allah için mücadele vereceklerinin idrakinde olarak
din sahibinin yardımını esirgemeyeceğine
gönülden inanıyorlardı
redfer