11
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
684
Okunma

Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan
Hayat hikayesinin 53.bölümü
güneş küçük sanılır uzaktan bakılınca
göz dayanmaz amma
çıplak gözle bakıldı mı
insan anlar onun gerçeğini
rüyada görsen onu,
onun nurdan bakışlarını
bu mutluluk
sana yeter ömür boyu
o yaratılmışların en iyisi,
en güzeli, en hayırlısı..
tüm peygamberlerin gösterdiği mucizeler
ondandı, onun nurundandı
onun habercisi, onun öncü ışıklarıydı
çünkü o erdemlik güneşi
diğer peygamberlerse yıldızlarıydı
o yıldızlar ki
güneşten aldıklarıyla
aydınlatırlar karanlıkları
gel gör ki
Rabbim ona neler verdi
onu nasıl süsledi
ahlakını güzellikle sardı
müjdeyle, güler yüzlülükle
benek benek noktaladı
onun gerçeğine ermekte
cümle alem aciz kaldı
uzak aciz kaldı
yakın aciz kaldı
acz çepçevre sardı dört bir yanı
*
resul-i ekremin hicretiyle medine,
islam merkezi haline gelmişti
medine, mühim şehirlerinden biriydi
vadi olan arazisi oldukça genişti
vadi tamamen dağlarla çevriliydi
iklimi tatlı, arazisi münbitti
havası güzel, suyu serindi
ve oldukça boldu
yağışı mekke’den fazlaydı
hz. resulullahın hicretine kadar
şehir yesrib ismiyle anılırdı
bu adı, buraya ilk gelip yerleşen
yesrib isimli amalikalidan aldı
peygamberimiz bu ismi beğenmedi
onu medine diye değiştirdi
artık müslümanlar arasında şehir
yesrib diye değil
medine adıyla anılmaya başlandı
bir ara medinetü`n-nebi diye anıldıysa da
sonraları sadece medine olarak kaldı
medine`de müslümanlardan başka
yahudi ve hıristiyanlar da oturuyordu
bu bakımdan nüfusu kalabalık bir şehirdi
o zamanki nüfusunun
10 bin civarında olduğu tahmin edilmişti
buradaki müslümanlar
evs ve hazreç kabilelerine mensup idiler
evs ve hazreç adındaki iki kardeşten üreyip çoğalan
bu iki kabile arasında
arapların seciyeleri icabı ihtilaflar
kavgalar ve çarpışmalar
birbirini kovalamıştı
bu muharebelerin sonuncusu
buas harbi idi ki,
yüz yirmi sene devam etmişti
efendimizin medine`ye hicretlerinden
beş sene kadar önce son bulmuştu
kanlı muharebede her iki taraftan da
en namlı bahadırlar ölmüş
veya malul düşmüşlerdi
işte ensar böyle perişan bir vaziyette iken
resul-i kibriya efendimizin hicreti vuku bulmuştu
hicret-i nebevi ile
iki kardeş arasındaki düşmanlık
eski uhuvvet ve muhabbetle kayboldu
dargınlık ve kırgınlıklar tamamen ortadan kalktı
asırlık düşmanlığın yeni bir uhuvvete dönmesi
hiç şüphesiz Cenab-ı Hakkın,
sevgili efendimize ihsan ettiği
bir armağandı
hz. aişe (r.a.) der ki
buas günü, Allah`ın kendi resulü (a.s.m.) için
hazırladığı bir gündür ki
bu muharebenin neticesi üzerine
resulullah (a.s.m.) medine`ye
hicret etmişti
öyle ki,
hicret sırasında birbirleriyle çarpışmış
evs ve hazreç`lerin cemiyetleri dağılmış
eşrafı öldürülmüş ve yaralanmıştı
bu perişanlık üzerine Allah,
birbirleriyle çarpışıp durmuş ensar`ın
islam camiasına girmeleri için
bu günü resulüne hazırlamıştı
yahudiler ise üç kabileye mensup idiler
beni kaynuka, beni kurayza ve beni nadr
şehirde sayıları en az olan hıristiyanlardı
bunlar islamın medine`de hızla yayılışı karşısında
tahammül edemediler
kısa bir zaman sonra medine`den ayrıldılar
uhud savaşında müşrikler safında
müslümanlara karşı savaşan bu hıristiyanlar
daha sonra bizans`a sığındılar
siyasi hayat itibariyle medine,
o sırada ibtidai denecek bir seviyedeydi
henüz kabile hayatı yaşanıyordu
tıpkı müşrik araplarda olduğu gibi
yahudilerde de her kabile
müstakil bir topluluk teşkil ediyordu
kendi reislerinden başka
hiç bir otorite kabul etmiyorlardı
eşitlik mefhumundan uzak bir hayat tarzı hakimdi
mesela, güçsüz kabilelere ödenen diyet
güçlü ve nüfuzlu kabilelere ödenen diyetin yarısı idi
cemiyet hayatı kanunlardan mahrum bulunuyordu
gerektiğinde hakemler seçiliyor
bu hakemlerin şahsi kanaat ve görüşlerine göre
hüküm ve kararlar veriliyordu
okuma yazma bilenlerin sayısı oldukça azdı
peygamber efendimiz önünde mühim vazifeler vardı
halli gereken çok ağır meseleler
kendisini bekliyordu
hz. yusuf`un (a.s.) sülalesinden abdullah bin selam,
medine yahudilerinin ileri gelen alimlerinden biriydi
büyük bir alim olan babası selam`dan
birçok şeylerle birlikte,
tevrat`ı ve tefsirini öğrenmişti
babası ahir zamanda gelecek peygamberin
sıfat ve alametleriyle yapacağı işleri de
kendisine anlatmış
eğer, o harun neslinden gelirse, ona tabi olurum
yoksa tabi olmam demişti
selam, efendimiz henüz medine`ye gelmeden önce
vefat etmişti
resul-i kibriya’nın medine`ye gelişini
müslümanlara müjdeleyen yahudinin sesini
abdullah bin selam da işitmiş
kendisini tutamayarak
Allahü Ekber deyip tekbir getirmişti
bunu duyan halası,
Allah seni umduğuna erdirmesin
vallahi, musa peygamberin
geleceğini duymuş olsaydın
bundan fazlasını yapmazdın
diyerek ona çıkışmıştı
abdullah ise,
ey hala vallahi, gelen onun kardeşidir
o da onun gibi bir peygamberdir demişti
bunun üzerine halası
yoksa kıyamete yakın gönderileceği
bize haber verilen peygamber bu mudur.. diye sormuştu
abdullah, evet" cevabını verince
öyle ise davranışında haklısın demişti
resul-i kibriya medine`ye teşrif buyurdukları zaman
abdullah bin selam da onu görmek için gitmiş
efendimizin nurlar saçan mübarek simasını görünce
şu simada yalan yok
şu yüzde hile olamaz
diye kendi kendine söylenmişti
resul-i ekrem efendimiz henüz
ebu eyyub el-ensari hazretlerinin evinde
misafir kaldığı bir sıradaydı
abdullah bin selâm da efendimizi ziyarete geldi
ona bir takım sualler sordu
tevrat`tan sorduğu suallerine
yine tevrat`a uygun cevaplar alınca
şehadet getirerek müslüman oldu
abdullah bin selam evine gitti
onun daveti ile bütün ev halkı
halası da müslüman oldu
yahudilerin bazı ileri gelenleri abdullah bin selam`ı
türlü türlü desise ve sözlerle
müslümanlıktan vazgeçirmeye çalıştılarsa da
muvaffak olmadılar
abdullah bin selam`la birlikte
bir çok yahudi alimi de samimi olarak
islamı kabul edip müslümanlıkta sebat gösterdiler
iman etmeyen diğer yahudi alimleri ise,
muhammed`e bizim şerlilerimiz tabi oldu
eğer hayırlı olsalardı
atalarının dinini terk etmezlerdi…diye
ileri geri konuşmaya başladılar
bunun üzerine Cenab-ı Hak
indirdiği ayet-i kerimede şöyle buyurdu
‘ancak onların hepsi bir değildir.
kitap ehlinden dosdoğru bir topluluk vardır ki,
geceler boyu Allah`ın ayetlerini okurlar
ve namaz kılıp secde ederler.’
müşrikler mekke`de uyguladıkları
halkı resul-i ekrem’den uzaklaştırma tarzını
burada da tatbik etmek istiyorlardı
bu maksatla onu himayeye söz vermiş bulunan ensara
üst üste muhtıra mahiyetinde
ağır dille yazılmış
iki mektup gönderdiler
mektuplarda, ensarın bu himayeden vazgeçmesi isteniyor
aksi takdirde başlarına gelecek
her türlü hadiseye
razı olmaları gerektiğini belirtiyordu
kureyş müşriklerinin bu iki muhtırası da
medineli müslümanlar üzerinde
hiç bir menfi tesir meydana getirmedi
bilakis sert cevaplarla karşılandı
böylece mekkeli müşrikler
medine`de korku ve tehditle kimseyi
hz. resalullahın aleyhine çeviremeyeceklerini de
anlamış oluyorlardı
medinelilere gelen bu ihtar mektuplarından
peygamber efendimiz de haberdar olmuştu
bu sebeple medine devamlı teyakkuz halinde idi
her an müşrik saldırısı olabilir ihtimaline binaen
resul-i ekrem devamlı ihtiyatlı bulunuyor,
müslümanları da dikkatli ve tedbirli
olmaya çağırıyordu
bu yüzden uyumadıkları geceler bile oluyordu
gerçekten medine`de müslümanların durumu
oldukça nazikti
çünkü, buraya hicret etmekle
müşrik arap kabilelerine boy hedefi olmuşlardı
elbette, bunun karşısında
her zaman uyanık bulunmak gerekiyordu
müslümanlar en ufak bir gürültü
bir seslenişten dolayı
hemen bir araya toplanıyorlardı
hatta bir gün, bir ses işitilmişti
sesi duyan feryadı basmıştı
her haslette zirvede olan resul-i kibriya
cesarette de zirve noktadaydı
hemen kılıcını kuşanıp,
atına atlayarak yanlarına varmış
kendilerini teselli ve teskin etmişti
enes bin malik (r.a.) der ki
ne zaman bir feryat kopsa
resulullahı atla oraya yetişmiş bulurduk
mekkeli müşrikler medineli müslümanları
resul-i ekremin himayesinden vazgeçirmek için
sadece bu muhtıra mahiyetindeki mektupları
göndermekle de kalmamışlardı
bazı ekonomik tedbirlere de başvuruyorlardı
medine`deki münafık ve yahudilerden
bazılarını elde ederek
müslümanlar arasına fitne ve fesat düşürmeyi
planlı bir şekilde yürütüyorlardı
medineli müslümanlar resulullahı bağırlarına basmada
islamı yaşatmada
muhacir müslümanlara
her türlü yardımda bulunmada
zerre kadar tereddüde kapılmadılar
ve geri de durmadılar
bilakis daha ciddi ve samimi bir tarzda
bu hizmetlerini devam ettirdiler
redfer
5.0
100% (16)