13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1131
Okunma
Büyüyen küçük çocuklardan,
Öğreniyorum yaşlandığımı.
Aynalara bakmıyorum kaç zamandır.
Sararmış fotoğraflarda kalmış
Hipokrat gülüşüm.
Kim bu diyorum içimdeki
Gayri meşru çocuğa
Vakitsiz kağnı sürüsü gibi
Geçip gitmiş zaman.
Biz yaya kalmışız,
Mutluluğa giden dolambaçlı yollarda
Bize koklayacak gül kalmamış,
Kaktüslü dikenlerde kurumuş kanımız.
Dağların isyankar zirveleri kadar
Yalnız, yorgun ve umutsuzum.
Bir oğlum olsaydı şayet
Adını umut koyardım,
Umudum o zaman olurdu elbet.
Elif, lam, mim
Üç harf düşüyor geceye
Kuran sesinde.
Titriyorum huzurun ayaz izlerinde
Üşüdüğümü anlıyorum
Anıların sarhoş ayazında
Gözlerimin sahiline vuruyor
Denizlerin hüzün rengi
Tozlu dalgalar yanağımı suluyor.
Yağmurları heybemde taşıyorum.
Gemiler yanaşır ruhumun cesedine
Bense yılların siyah beyaz desenine
Divitte kül rengi ateşler
Senli sayfalarımı tutuşturur.
Kanlı bir şafağın, darağacı hüzünlerinde
Bir gülün türküsüne ses oluyorum
Ömrün dağlarına kara bulutlar çöküyor
Ben yaşamadan ölmenin soluksuz nefesinde
Sevdanın yurdundan ardıma bakmadan
Suskun vedaları takıp dilime gidiyorum.
Hüseyin Özbay