2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1032
Okunma
uygarlığın gelişimi derinlerden başlar
sözgelimi bir metro, metro değildir sadece
Ulus şöyle aralar; metropolü, metro var kılar
ruhu ise, var olmadan önce yaralar
yaralandım. bir şarkı sözü olsaydı hayat
sirke gibi kokardı tenlerimiz
yine de bir şifa olduğunu unutup terime
terime kadar ilişiyorlar soysuz iftiralarla
kavram boğulduğu yerde açıklama geliyor
dost dediğinin dilinde kocaman bir iğne
batırıp, çekiyor, çekip bir daha batırıyor
sonra hiçbir şey olmamış gibi çekip gidiyor
giden gitsin, karacaoğlan’ı tüyüne kadar yolup
kızılırmağın dibinde bağdaş kurduğumuz gün
biz, mutlu birkaç genç idik paçaları sıvalı
anayollarımıza kadar darmadağın etmişler
soysuz bir adamın üzerine takım elbise
şu yola çıkılan üstgeçit kadar çirkin yakışır
yakışıklıyım. gözlerimle görmediğim anlarda
aynada hep o istediğim adam geliyor
aynı şarkıya birkaç dilde konser veriyor
dişlerine kadar ısırıyorum ağzımın içini
utandığım anlarda çocuk, çekiyor pantolonunu
cebinde bir milyon cips parası
oturup, en acısından bir çay içiyorum
derinden bir sızı göğsümde
bir yudum daha katran
zifti paklanıyor nefesimin
uygarlığın en derinlerine
iz bırakıyor ellerim
şahsı namütenahi acılar tadıyorum
kimliğini kaybetmiş
yoldan gelmiş yola giden
mecburi istikametler çizen
birden ve hayalen.
şuur altına yatan dehliz
kahve ağzıyla kuş tutuyor damda
her insan farksız uygarlığın
yeraltı oyuncağından
çıkarıp gözlerime ilişince
zevk veriyor toprağım, kazıyorum
derine, daha derine
anlıyorum
5.0
100% (4)