3
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
684
Okunma
Usta oyuncu Selçuk Yöntem, sanatçı Genco Erkal’ın sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek ’Cumhurbaşkanına hakaret’ten 4 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle yargılanacak olmasına tepki olarak; Erkal için bir destek paylaşımı yaptı. Yöntem, ’Genco Erkal yalnız değildir’ ifadelerini kullandı.(26 ağustos 2021 Çarşamba Cumhuriyet Gazetesi’nden)
Baharı müjdeleyen çiçeklerinin,
çiçeğini dölleyen arın,
umut dolu yeşil yaprakların,
meyvandan damlayan balın,
kurdun-böceğin nasıl dostumsa benim
bende Genco ERKAL’ı o denli severim.
Dile kolay değil;
Bu bir ağaca,
-yani sana-
yazılan 17’nci şiir!
Sağlam köklü güçlü gövdenle,
dalların iri ve diri,
küpeli meyvaları tatlı,
yem-yeşil yapraklı,
canlı bir abidesin.
Sen hatırlarımı sana anlattığım
dostlarım gibisin
Kiraz Ağacı’m.
Niçin mi yazdım tüm bunları sana yine?
Bir dinle hele
“Makinist Hidayet ile Torunu Aliye’nin” Hikayesini; ()
anlayacaksın gerisini;
“YER; İstanbul Kültür ve Sanayi Fuarı.
eskilerin Haydarpaşa Ana Garı
KONU; Masal Diyarı.
BÖLÜM; Aliye’nin Hikayesi.
Burası bir zamanların işçi yatakhanesi.
Duşları, helaları, küçük odaları, çift katlı ranzaları, yemek salonu, mutfak
değişmişlerdir mutlak!
Yukarı doğru kıvrılarak
tırmanan bir merdiven boşluğu.
Üstü kirli-beyaz, yer-yer çatlak, araları sıva dolu, tozlu
bu duvarın altı; Yarısı yeşil safran boya, tavanı kireç-badana
-eskisi gibi hâlâ-
Sona
beş basamak kala
loş bir koridorun ucu doğdu,.
-dışardaki aydınlığa ne oldu?-
Sondan dördüncüde
koridorun tavanında göründü Lambalar.
Üçüncü basamakta
karşılıklı odalar.
Son ikincide
belirdi geniş çerçeveli, tahta yalın kapılar.
Son basamak ele verdi;
Sırt duvarı isli-pisli,
dilim-dilim gri,
döküm kaloriferleri.
Yanıyor buharla,
sanki kış ortası,
ya Hidayet terli,
ya sıcak burası,
yada mevsim başkası,
biraz önce yaz değilmiydi dışarısı?
" Dırrr..." Diye zıylayan bir zille
Makinist Hidayet geldi kendine.
Koridorun dibinden birden
yeri yalayıp gelen
köpük uçları sarı, yeşil dalgacıklar belirdi,
noktacıklar sivrildikçe-sivrildi,
çalkalanarak birbirine çarptı,
kıvılcımlar sıçrattı,
sıçradı tavana,
tırmanıverdi her-bir-yana.
Renk şöleni onlara yaklaştıkça-yaklaştı,
ayak Uçlarına ulaştı,
değdiği herşeyi parlak
-Hidayet ve Aliye’yi bile-
sıvayıp aydınlatarak;
„Kenarları kalın konturlu çizgi filimlerindeki gibi“
metal-yapay bir elbise giydirdi
yada Hidayet’e öyle geldi.
Şaşırdı Hidayet;
" Dikkat et!" Diyerek
Aliye’yi gerisine aldı.
Karşılıklı-yanlı açıldı tüm kapılar,
cıvıl-cıvıl çocuklar dışarı fırladılar,
ardından da MASALLAR;
Denizci Simbat 7 derya kaptanı
omuzunda papağanı
bağcıkları arkadan bağlı kara bir kapla,
bir gözü kapalı yarım görüyor.
takmış peşine çocukları
pupa-Yelken geliyor.
Önü açık-yakası kalkık,
uzun kırmızı renkli altın işlemeli kadife kaftanı
yerlerde sürünüyor.
Bir çocuk onu eteğinden çekti,
o durdu-döndü,
çocuk elindeki kalemi
uzatı ve güldü.
Simbad çocuğa baktı;
Bel kuşağından
eğri saplı kamasıyla, kırma tabancası arasından
bir fotoğraf çıkararak imzaladı,
gülümseyerek kalem ve fotoğrafı
çocuğa verdi.
Bilsen çocuk ne sevindi!
"Hayret!" Diye
şaşırdı Makinist Hidayet;
"Dün akşam okumamışmıydım bu masalı ben Aliye’ye,
iyi uyusun diye,
rüya görüyorum herhalde?"
Pamuk Prenses ile
el-ele tutuşmuş 7 Cüce
karşıdan çıka-geldi.
Sinbad bir adım gerileyerek yana çekildi,
üstü uzun tüylü geniş kenarlı
siyah gemici şapkasını başından çıkardı,
saygıyla öne eğilerek yere yelpazeledi
ve Pamuk Prenses‘i selamladı.
Aliye bağırdı;
"Merhaba 7 Cüce!"
Çocuklar alkışladı.
Biri somurtkan, biri sevimli,
en uzunu bilgiç, diğeri saf-iri,
en zayıfı çocuk, en şişmanı aşık olanı,
en küçüğü akıllı
hepsi beyaz Sakallı,
hepsi Yerden bitme,
Hepsi yeşil-kırma uzun Küllahlı
ve hepsinde aynı Elbise
7 Cüce Aliye’yi selamladı.
Neşeyle birkaç çocuklar
bu guruba katıldılar
Koridorun öbür ucundan
uçup gaklayıp-guklayan
Zümrüt-ü-Anka kuşu geldi.
Baş-kanat-kuyruk tüylerindeki güneşin 7 rengi
değdiği herşeyi boyayıp-aydınlattığında;
Tavandan yeşil sarmaşıklar dolana
damla-damla sarktı aşşağıya,
ağaç dalları duvarları deldi,
masal yeri vahşi bir orman oluverdi;
"Rüyanında böylesi!"
„ Efendim?" Dedi
Aliye dedesine bakarak.
Hidayet masaldan kurtaramıyordu ki kendini;
cevap versn;
"Ben birşey demedim!"
Oldu cevap.
Kırmızı Çizmeli Kedi çıkarmış çizmelerini
eşşek-köpek-horoz üçlüsü Bremen Mızıkacıları‘na
yalın Ayak,
kedi olarak
eşlik ediyor.
Fareli Köyün Kavalcısı takmış peşine çocukları,
kaval çalıp, dans edip geliyor.
Aliye’de birden o yana seyirtti,
Hidayet onu kolundan çekti,
bıraksaydı
belkide torununu kaybedecekti.
Dev Hagrit’in önünde
Hary Porter, Roy, ve Harmine
kol-kola girmiş seke-seke neşeyle yürüyor.
-İlk filimlerindeki gibi yaşlanmamış hepsi-
hâlâ çocukça gülüyor.
Üç sihirli sopa;
"- Sim, sala bim!" Diye ateşlendi,
bu kıvılcımların ışığında
Ezop, La Fontaine, Dede Korkut ve Nasrettin Hoca
sahneye geldi.
Eşşek anrdı ahırdan,
kaplumbağa üzerinde yan-gelip-yatmış tavşan,
yarışta hedefi gözlüyor,
Ayak uçları unlu Yaşlı Kurt dadılık ediyor 7 keçi yavrusuna,
Çalışkan Karınca kararınca Cır-Cır Böceği ile şarkı söyleyip dans ediyor,
Aptal Tilki paylaşıyor peyniri, Kurnaz Karga‘nın samimiyetine katık,
Ali Baba kardeşi Kasım’a terazi ile ekonomi dersi veriyor,,
40 Haramiler alın terini keşfetmiş, haydut değiller artık,
Kırmızı Şapkalı Kız itiyor tekerlekli sandlyesini Yalancı Kurt‘un.
ağzı kocaman, gözleri büyük, kulakları uzun,
Alis sohpet ediyor Harikalar Diyarı‘ndan çıka-gelmiş hayvanlarıyla,
maceracı Gülüver karınca boylu düşmanlarıyla haşır-neşir çekişiyor hâlâ.
Keloğlan, Kör-Dadal-Malkoç Oğulları ile Tarkan omuz-omuza veriyor,
reklam panosu önünde çocuklarla poz verip fotoğraf çektiriyor,
Masalımızın sonunda;
Uçan halı üstünde
4 Kişi daha geliyor salona;
Alaadin elinde sihirli lambası ile,
yanında lambanın devi Dağduman,
mahalle köpeğim Duman
ve Peter Pan.
"Dağn!" Diye vuran bir çan sesiyle
karşılıklı kapılar açıldı birden-bire
İstanbul Kültür ve Sanayi Fuarı’nın ikinci katı;
Eskinin işçi yatakhanesi;
içeri girdi masallar
herkes yerli-yerine,
üçüncü kata seğirtti çocuklar
El Sanatları hüner atolyelerini görmeye.
Tahtadan kol ve bacakları,
meşin mentşeli eklemleri
ve yalan söyemekten uzamış yuvarlak-sivri burnuyla
koridorda
sadece
Pinokyo kaldı.
Bu yalancı Kukla
Hidayet ve Aliy’ye yaklaştı;
"Bitti!" Dedi;
"Biten ne?" Diye Hidayet usulca soruncaı;
"MASAL DİYARI" Oldu cevap.
Sonra döndü sırtını onlara
gıcırdayan eklemleri üzerinde yalpalayarak
son kapıyı açtı, ardında kaybolup-gitti
ve böylece masalımız da burada bitti.“
Olacaklardan habersiz ben
1965 yılında Bursa Erkek Lisesi’nde okurken,
Teyyare Sinaması’nda,
2 saat tek başına
Usta Genco Erkal; Sergilediği
„Bir delinin hatıra defteri“ oyununda
benide olayın içine kattı…
Sanki bu „Makinist Hidayet“ hikayesini
ben ilk olarak orada
yaşadım
Kiraz Ağacı’m.
„Deli“ yi övmenin saçmalığı gibi.
„Dahi“ yi yermenin de imkansız olduğu bilinir.
Bu bir kedinin erişemeiği ciğere „Mundar“ demesi gibidir.
Eğer bugün biri;
„Bana hakaret etti!“ diye
Genco Erkal‘ın 5 yıl 4 ay hapsini isterse…
Yetmez bu saçmalığa ne mantığım-nede dilim,
ben ona nasıl iltifat edeceğimi gayet iyi bilirim!
Bu yüzden bende yukarıdaki masalları yardıma çağırdım,
Kiraz Ağacı’m.
() MASAL DİYARI dizeleri; Tamamı 12 adet olacak olan(=Sonuncusu henüz taslak halinde) HAYDARPAŞA GAR OTELİ ŞİİRKAYESİ (9) dan aynen alınmıştır.
5.0
100% (4)