4
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
860
Okunma
soğuk bir aralık sabahına tekabül eder hayata muhalif ilk çığlığım
bekleyelim demiş babam
dilini bilmediğimiz bu ülkede uğraşmayalım yine formalitelerle
ya bu da diğerleri gibi ölürse
diğerleri dediği yaşına gelememiş üç bebe…
o zamanlar ışıksız ıssız buralar
geceleri kurtlara mekan
hele kışın yağmur çamur lüks pek tabii hastane falan…
bayrampaşa cezaevinin ceza evi olduğu dönemler
henüz metris’e hacet görülmemiş zira netekim henüz teşrif etmemiş
şimdi düşünüyorum da tanklar gezmek zorunda olmasa
asfalt için daha çook beklerdik zannımca...
ismim olmamış aylarca
hiç biri kucağına almamış alışmamak adına...
mevsim kış alaka için güneşli günler gerekmiş
hem kız çocuğu / erkek olsa neyseymiş
bahar bayramı geçip yaşam direncime kanaat hasıl olunca
üç kez ayşe demiş kulağıma kör mahmut hoca…
bizim sırpça’da ayşe’ye ayko denir kısaca
ikisi de dört harfli ama daha samimiymiş
ayko yukarı / ayko aşağı geldim yedi yaşına
annem şoka girmiş kayıt esnasında
gülşen yazıyormuş kafa kağıdımda
bir yanlışlık mı var diye koşturmuş muhtara
olay şöyle gelişmiş hülasa
babam hasan amca’nın ezberlettiği cümleyi tekrarlayarak
varmış muhtarın yanına "benim kiz dodu ismin ayşe"
"burada doğanların hepsi ya ayşe / ya fatma
gel biz bunu gülşen yapalım" denince resmi biri ya karşısındaki
anlamasa da kafa sallamış bizimki
-muhtarımız iyi bir türk filmi izleyicisi anladık sonra
sayesinde bir kaç türkan belgin/ hülya da salınmış
bayrampaşa varoşlarında-
bundan böyle gülşen olsun adın diyeceksiniz amma
kazın ayağı öyle değil ü harfi yok sırpça’da
ayko devam etti kayıttan sonra da...
okulun ilk günü hayatımın ilk eteği utanıyorum üryan gibi
annem güleç bir ablaya teslim etti öğretmenimizmiş kendisi
oturduk sıralara başladı yoklama burda... burda...
herkes burda ben yokum okunmadı adım
sınıfı saydı tamam"dikkatle dinleyin çocuklar
ismi okunan kalksın ayağa
" burda.. burda... bir daha
off diyorum içimden kim bu salak yaa gülşen deniyor ısrarla...
-ayko etekliğini çekiştiriyor gülşen burda demiyor-
ikisi de kalkmıyor ayağa-...
annem sıkı sıkı bir şeyler tembihliyordu yolda
dinlememişim önlük utancıyla...
onaltımdaydım bölmeye başladığında uykularımı
darağacında üç fidan idam gecesi anıları
işte bu bölük pörçük gecelerde
ufak ufak yayıldı tüm hücrelerime devrim aşkı...
dinlerdim çocukken komşularla konuşurken annem
öğlen paydoslarında asılan kızıl bayrakları
devletin okuttuğu yoksul çocukları ve tastamam işçi haklarını...
yugoslavya sırplarındır diyenlerce kovulan bir ailenin çocuğu
illaki devrimci olurdu
hem koskoca annem yalan mı söyleyecek
sosyalizm elbette hayal olamazdı...
savaşmalıydım ama nasıl herkes zindanlardaydı...
çok geçmeden yakaladım fırsatı
salıveriyordu özal affı tutsak özgürlük savaşçılarını...
ondan sonra ben her okul çıkışı tıkıp çantama formamı
mesken tuttum beyoğlu mis sokağı
örgütleneyim derken bir kaç girişim ardından
geçiverdim bir devrimcinin sempatizan tezgahından...
laf aramızda daha o zaman kıstırıp kuyruğumu
ve devrim aşkımı anamın dizinin dibinde almalıydım soluğu
lakin biliyordum ki denizler
birilerinin bastırılmışlığına peçete tutmak için asılmamıştı...
hem metris’te ilk çözülen sülalesi bozuklardanmış kendisi
öyle demişti hasan abi yermiş onun devrimciliğini
koskoca hasan abi yalan mı söyleyecek
bu arada o anlatmasa nereden bilirdim
plastik gibi eğilip büküldüğünü dişlerin
ellinci gününden sonra açlık grevinin...
-sonra sonra kendi kişisel devrimine bayrak yapmak istediyse de beni
malum/ konumuz bu değildi...-
fiyaskoyla sonuçlanan ilk girişim ardından
vazgeçmedim elbet devrim aşkımdan...
gel zaman git zaman kimliğimi düşürmüşüm bir akşam
evde fark edince telefona sarıldım
sağlam abilerimizdendi kendisi
ayşe diye tanıyordu beni gülşen yazmasına işkillendi
ben de usulünce anlattım ajan mısın yoksa diye
güya latife etti /oysa tek kaşı kalkık bir sesti
hımm derken gördüm güvenine düşen gölgeyi...
sonraları bir çoğunun gözlerinde hep aynı soru işareti
çok denedim inanın yeniden tahsis etmeyi...
bir gün bizim kaavede limon dergisi okurken ;
onlarca polis daldı içeri
kimlikler dendi yüksek perdeden
çıkarıp masaya bıraktım
sakince okumaya devam ettim kaldığım yerden
sıkı bir kimlik taraması birkaç gözaltı
kaldırdığımda başımı
bir müdavimin müstehzi bakışlarında fark ettim ki
bir tek beni yok saymışlardı
hatırlayıp bana biçilen yaftayı
panikle polisin burnuna burnuna dayadım kafa kağıdımı
"tamam daa"dedi laz şivesiyle gülümsüyordu sevecen
o gülüşüyle aktif devrimci kariyerimi astığını bilmeden...
aslında haklılardı belki koskoca hortum süleyman bile
"de git evine boşnak böreği yap" diyerek bırakmıştı beni
herkesi sıra dayağından geçirirken...
hasılı devrim aşkımın önünde engeldi hep
polislerimizin bu karşılıksız sevgisi...
bizimkiler altmış sekizde göçerken
istanbul nüfusu kabarmasın diyedir muhtemelen
sakarya’da geçirilmişler kütüğe
boşnak…
sakarya’lı….
ayşe ama gülşen
anlayın işte o güzel doğruyu bunca yanlış içine
billah sığdıramadım ben
bu arada takribi on yıl evvel
kimlik değişimi sırasında
can’ım memurum ş harfinin noktasını unutmuş her nasılsa
anlayacağınız “gülsen” diye dolanıyorum epeydir
bu gülünesi hikayenin ortasında…
5.0
100% (8)