2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1388
Okunma
yaktığın gemilerin küllerinden doğuyorsun
çift sıra dizilmiş matemlerin koynunda
kelimeler boğazında düğümlenmiyor
dokunulmazlığım sebepleniyor işte oranda
koyu kızıllığında hicret ediyor sana düşlerim
ne yalanlarından geçerim
ne de yaralarından
üzerine kan ile yazılmış entarini giyiyorsun
basmasında sahte baharların çiçekleri
açmamış goncaların sitemleri kesiyor açlığını
uzak bakışlarında el sallayan
piç gözlü ademleri görüyorum işte oranda
günaha giriyorum öptüğüm zekatınla
ne günahlarından geçerim
ne de ayıplarından
güneş görmemiş merhametinde ki sahtiyan
kadınlığını çiziyor anadolunun her odasında
insafsızca yakıyorsun
ağlak erkeklerin edeplerine kınaları
seyirlik bir temaşa başlıyor sudan daha temiz böğründe
heyecanım isyan ediyor işte oranda
zaten bağsız dizlerim
bir de sen dokununca
ne dokunuşundan geçerim
ne de boşluğundan
küfür gibi yazılıyor dizelerde ki masumiyetin
bir ergenlik oynaşın katline düşüyor tebessümün
tütün sardığın parmakların kekre
dudaklarım hasret bilmem kaç kere
ağzımda adının sancılı yolculuğu haykırıyor
kaderimi kuytu da sorguya çekiyorsun
sen hep böyle seviyorsun
yine sev diye ölüyorum işte oranda
ne sev-melerinden geçerim
ne de sevme-lerinden…
alicengizoyunu
(konuş benimle, konuş benimle…ya beni öldür, ya al dudaklarına…hem sana hem bana bu nefes fazla…)