9
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
796
Okunma
Eli böğrümde ah’ları dövüyor gün
Sefil ömrüm
Anıların siyahından aldım matem
Kalemimin ucunda zavallı hislerim ince bir yol
Bakınca sözlerime anlayamaz beni kambur adamlar
Parçalanır göğsüm
Sizi her dizeden çıkarırım
Ateş dansında tükenmeyen vakit başlar
İçimde binlerce tekrarlar ruhumda şair uyutur
Yorgunluğumu sakinleştiren denize dökerim pınarlarımı
Çünkü rüzgara sokulan çocuklar benim yüzümdür
Hapis durgunluğun saadetinde vurulurken nur çiçeklerim
Aşkın dizinde sözün eridir sevişmelerim
Yaramaz ilkbaharın tahtına çarparken kırlara yayılan hızım
Heybetli kuşları ürkütürüm
Ağzımda gök kırbaçlar dilimi
Türlü hayaller görürken geçmiyor günler aynada
Yanımda hep bir yabancı yatıyor
Işığıma zehir acı dolarken
Dertleniyor odamın duvar dibinde gölgeleri
Yüzümü çevirip dirsek atsam güneşe
Geberse çıldırasıya karanlıklar
Ki
Durdukça kırılıyor mor dalların salkımında bahar
İhtiyar ağaçlar devriliyor üzerime sonra
İrili ufaklı taşlar yaladıkça tenimi
Başım öne eğilme
Dışarıya yayılmasın dalgalar
Anneler ölür
Ve tüm küfreden sesler
Sıcak bir kurşunun leşine atarken gözlerimi
Kederim geceden de kara
Kıvırcık saçlarım gülerken
Nefesimi duyuramadığım gurbetin koynunda susmalıyım
Ve yağız bir ata bindirmeliyim kalbimdeki aşkı
Korkularım titrerken
Köşe başı bir söğüt çeşmesinde dinlenir bedenim
Sis yangınımdan kaçırdıklarım geriye dönmez
Sevmelidir beni bahtım
Acemi telaşlarda
Bakın
İnleyen bir karanlık emzirirken dakikalarımı
Zincire geçirilen uykularım sarsıyor
Şehirler yıkılıyor fırtınama
Soğuk iliklerimde ölüm büyüyor
Bilmiyorum ne yapacağım
Sırtımda İstanbul
...
5.0
100% (11)