13
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
1242
Okunma

Aldatılmışlığın piri idi renkler ve hüzün batağı.
Bir nazirede dillenen öbek öbek
Serzeniş yüklü coğrafya
Elemin hüviyetine yenik düşen
Renk bozgununa uğramış satırlar.
Sezilerin de iktidarı ve künefe tadında rüzgâr.
Ah, ellerim, sefil bedenim
Başım göğe erdi bir şafak vakti
Gücü tükenen güz gibiydi kayıp ritüelim
Aşka biat bir iklim
Andıkça dünü
Bağı çözülen dizlerim.
Yetim bir nida
Soluklandığım gecenin nazarında
Bataryası tükenen ömürle hemhal
Gaipten gelen bir mutlakıyet belki de
Deşifre ettiğim her saniyede saklı hurafeler
Bir yetim diyez belki yetim bir coşku
Hırpalanan hangi mağduriyet mi?
Yerle yeksan olmuş ömrün kayıp tapusu.
Şimdi hezeyanlar yüklenip de
Ömrün batılında bir hakkaniyet
Adeta uzun mesafe koşusu
Gidip geldiğim aslında iki dudağın arası
Allanan pullanan söylemler
Şiir tadında hazin mazi
Kurak bir günden sızan ne çok mavi…
Göğün iç çekişinde saklı o pervasızlık
Nükseden nöbet
Belki de gönüllü bir nefer
Daralan geçitlerde
Geniş mezhepli ön görüler
Lakin bendim makûs düşlerin ön sözü
Söylenmedik hangi duygu mu?
Ne fark eder ki?
Bir nifakın kuruttuğu o coşku
Belki de hurafelerde takılı aklın kancası
Sezilerin ritmi ile kendinden geçen
Gecenin de kayıp dinginliği
Ne de olsa günü ve ömrü böldük hece hece.
Geceyi karalar b/asıp da şehir
Aldı mı pençesine
Ne sen sor azizim
Ne de benden bekle tek bir tebessüm:
Otağı kurduğum düşler bahçesinde
Bakalım yarına sağ çıkar mı bu coşku?
5.0
100% (14)