2
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
666
Okunma

İçim yeni uçmaya yeltenen yavru bir kuş misali
kıpır, kıpır.
Seher vakti, alaca karanlıkta tuttum
yolların nasırlı ellerinden.
Nereye, niçin gittiğimi bilmeden.
Sılayı bir kere daha
Dünya gözüyle görmektir gayem.
Kaderin cilvesi
Hayatı ortasından ikiye bölmeden.
Mavi düşlerim Azrail’in eline düşüp
zamansız can vermeden.
Yolculuk arefesinde
Uyku mor dağlara bırakılmış yılkı bir tay misali
oradan oraya 4 nala seyirtiyor.
Kirpikler ellerinde kıldan kırbaç ile
Dorukların göz bebeklerini delirtiyor.
Yelkovan nişedir atılmış bir tilki gibi zamanı kovaladıkça
Uykusundan uyanıp
ufkun gerdanını gıdıklayan güneş
Kalaylı bir kazanda kuşluğun yüreğinin yağını eritiyor.
Aşkın çilesini çeken zebun gönüller
Hiç bir zaman
zincire ve halata gerek duymazlar
Elleri koynunda kalan şeyda bülbüller
Hasretin narını güle sormazlar.
Hani
Güneş ufuktan doğmadan
umudu doğuracaktın elime.
Hani
asla kıyamazdın
saçımdaki bir tek tele.
Sen
Som altın değeri biçerken
7 kat yabancı ele
Kendi sözünle birlikte
Benim umudumu ve
güvenimi de
bir çırpıda savurdun
urumdaki hırçın esen yele.
İşte gidiyorum sevgili
Gönlüme demir dirgen sapladım
Yüreğimin her zerresini topladım.
Gidiyorum
İster ellerine Hint kınası yak.
İstersen kan dolu gözlerle
melül mahsun gidişime bak.
İster arkamdan bir maşrafa duru su dök.
İstersen kılıcını çek kalbimi kökünden sök
Umudun son nefesini
kemik saplı
kör bıçakla kesmemek için
Biraz hayal
Biraz da düş kur.
Ve sen, sen ol
Ara sıra da olsa
Sevdiğine sevdanın rengini ve
Aşkın hummalı ahengini sor.
Nafize
3 ağustos 2019
10.10