10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1400
Okunma
Alnımda üşüdü sabah sessiz ve derin
Uykusundan uyandı acıyan bedenim
elleri göğsünde beyaz susku
çörekli ot düşen üzgüler serpeli
pamuk üstü kara düşlü
o gün bu gündür yiyemediğim siyahî
nazara mı iyi gelirdi neydi
Bahçeye taşındı tüm çığlıklar
İki kollu tahtadan yapılan tahtırevanda
İnsan soluğu sokuldu minarenin kapısına
Titrek bakışlarımı yuttu gün pusa bulana bulana
gözlerimi eskitene kadar ağlıyordu nisan
çamura karılan çocukluğumu içine çekerek
gökyüzü kopmuş ipler sürüsü iskeleti çıtadan
alıp ruhumun yarısını yükseliyordu göğe babam
hayal gibi seyrediyordum öylece
sınırı olmayan tarlalar hüzün ekili
sorular imla hatası, bakışlarım küçük kalıyordu
ellerim boş müzik kutusu kadar sessiz
çığlığım karabasan arası belli belirsiz
tutunup acılı çiçeklere saklanıyordu
yeşile sıkışmış çivi delikleri sanki hançer
beyaza giydirilmiş, nefesi kesik beden
ne çok göz bakıyor sana bilsen
hüzün ekili dallarda laleler kırmızı bir yaş
bahçende sana bakan son çiçeğindim ben.
bilmezdim kucağında yaşamın rengi varmış
saçlarımı saran gölgen bulutlara kaymış
Börtü böceğe yakalanan özlem sancıyor
Sarkıp bir yastığın kenarına gözlerim saklanıyor
Her sessizlik sana dönüyor
Bulutlar seyri seferde
Geceler matem eskisi…