0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
968
Okunma
Ben bir savaştayım halim pek mi?
Etraf toz duman göz ayırt eder mi?
Kuş dahi uçmayan yere bahar gelir mi?
İlerlesem doğruca bir umutla, ümit… Düşmez mi?
Neylesem halen durmaz felaket kesilmez mi?
Şikayetimden gittim oturdum bir kafeye
O anda nidalarım boğuldu birden sükunete
Zira orda birini gördüm pek latif hemde
Zülüf dökülmüş yüze… tebessümü gül bahçelerinde
Irmakta yıkanan zarif bedenini örter berraklığıyla
O saflığı, berraklığı süzmek yetmez gözleri yormaya
Aşığım toprağın zehrini emen sarmaşığa
Bir başkasına sarılsa zehirleyecek hüsranla
Yaptıklarıyla nam salan bir yeşil dünyamda
İşte o dünyamda sarmaşık bana sarıldı
Bendimde o sarmaşık misali kökler saldı
Durmaz felaketler bende felaket yaratmıştı
O güzele dokunsam sarmaşık onuda sararmıydı?
Bu sefer hayal dahi kandırmayan bir süstü
Geceleri giderken yağan meçhul korkulara küstü
Korku katılır sarmaşık gücüne kılardı güçlü
Edemedi artık kabul korkuları zira onlar hürdü
Hür kılansa aşk-ı sarmış mütemadiyen bir örtü
Zehr yerine aşk salan sarmaşık haline bürünüldü
5.0
100% (2)