13
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
1588
Okunma

Yarım ağız büyüyor sevinç
Her sarnıcı ayrı ayrı ihya eden
Yüzüme çarptığım bilumum su zerresi
Yine çapası kayıp bir tümleç gibi
Her ayrık simge
Ar damarım olmaya mahkûm şanlı bir tahliye.
Göğün kopan feryadına yatkındı dilim;
Dilsiz geçen ömrün koçanını serptim yem diye
Kuş sürüsünden ayrı düşmüş miladımla
Kuşku barındıran yadsınamaz yüreğime
Son bir şans veren kaderin
İstifli gölgesinde
Hıçkıran
Kuş kondurduğum doğrularım kadar
Ayan beyan içimdeki tetikli hale.
Sonrasını maruzat sunmuştu madem
Taziyelerini aldı öğüttü matem:
Aşkın bam teline hürmeten
Beylik bir mizaçla
Çemkirdi deryalar
Aşkı şartlı tahliye eden
Yorgun kelamdan kaldırdı başını hâkim:
Belli ki; o da özlemişti adaleti.
Sehven yenik düşen her korda
Saklıydı hüviyet:
Namert bir elemden nasiplenip de yürek
Bağdaş kurdu aksanında şehrin;
Sevi dilinde iki ayrı yaka
Kavuşmak nedir bilmez ne de olsa!
Hele ki üstünü örtmüşse özlemin tülüyle.
Gördü görmesine her bağlacı
Kalp gözüne dirayet yüklendi
Tanrının hicvinde
Kaynadı kazan yürek hamdı nasıl da pişti,
Demezler mi, anam babam?
Zar tutan isyandan mesul değil mi bunca yalan?
Açılan kapının ardından su döktüm
Umut olsun diye
Ve tanıklığında gizemin
Açtım ellerimi
Sonların kabulünde
Başladım her kırık tekeri onarıp da
Düştüğüm yollarda
Bir su yatağına rast geldim
Gecenin sönük ferinde
Kaybolan haznesinde umutların
Kanayan her yaraya tuz basan
Esefin kılcal damarlarında
Çağladım.
O esintide yamulan imgelerimi aldım ve okşadım
Şiir diye öpen yüreklerin kanadına kondum ansızın:
Meylettiğim her yeminde
Bir bir sundum dileklerimi.
Metazori olmayan yürek dilinde
Kovdum öfkesini eşrafın
Yan bastı kelaynak kuşları:
Öğüttü içimdeki hüznü
Savaşçı yel değirmenine öykündüğüm
Mademki yüreğin zaferiydi
Her çöktüğüm mezar taşında
Nasıl ki rast gelmedim ismime:
Sıramı savmamıştım belli ki.
Külliyen zarar olduğunu biliyorum;
Kuşların saltanat sürdüğü mahrem’in kıyılarında
Şehla bir bülbül olmanın zararı ne ki?
İklim sayacında bir garip mevsimim:
Aklın ifşasında sert değildir sözüm;
Özüme binaen içli bir serzenişin de güftesinde
Nakşeden bir nota benzeri elem’im:
Aşkın da hicabında bir nefes daha içime çektiğim
Hayat busesinden nasiplenen fakir benliğimin
Cefasına yenik
Sefasını asla özlemediğim bir var oluş şarkısıyım…
Yüreğime yakışan aşktır, azizim:
Ellerinde şiirin soğuyan bedenime
Değen göğün surelerinde
Azımsanmayacak bir kabul benimki:
Başa gelen ne ise
Cennetin arka bahçesine konuşlu
Soylu bir yenilgiyim:
Her daim mars olduğum mu?
Yek gelen düşlerin tebaasında mı yoksa içimdeki
Sesin uzamında
Bir kör nota
Ve boyutsuz gölgesinde baharın
Aşkın nazenin tanrısı…
İçimin coğrafyasında da erdemli bir yetim:
Ne methiyeler dizdiğim
Ne de özüme karşı durup
Saklandığım filan da yalan değil hani
Sakındığım gözümde
Konuşlu o iriste
Aşkın kör noktası:
Zamanın birinde yaşadı işte
Şair benzeri bir kelam
Ayıklarken tüm ayrık otlarını
Kendine rast geldi, diyeceklerini hayal etmenin
Gayretine yenik düşüp de
Ferinde özlemin
Kof falan değil iblisin kâbuslarından kaçan
Mazimle baş başa.
Lehinde ömrün
Tanıklık yapan ne çok angarya
Aslında bir süs bitkisi bilirdi yüreğin bahçıvanı beni
Ne zamanki sundum ona fermanımı
Demem o ki;
Demelerine ayılıp bayılan bir çöl çiçeği
Zarafeti ile
Güneşin zaferini kutlayan
Zanlı bir maraza
Aşkın kulağından tutup
Yâd ettiğim özlem tutarında
Nazarı itibariye aldığım
Zamansız bir maşuk
Yine kul köle rahmete;
Yine düşkün aşka ve hüzne…
Sarmalında onca kasidenin
Yamacıma sığınmış üç beş kelamın da
Tozunu alırken yazdım bu şiiri:
Eklemlerimde çürük heceler
Az sonramla mağdurum, biliyorum:
Tarifesi kayıp bir zihniyet belliyorum
Yazmaksa mevzubahis
Güleç yüzünde baharın
Şen bir kahkahaya da talibim hani:
Döşünde bilinmezin
Reşit olmayı kim bilir ne zaman becereceğim?
5.0
100% (21)