17
Yorum
31
Beğeni
5,0
Puan
1810
Okunma

Öngörüsünde yorgunluğun,
Tezat düşler sıradanlığın manifestosunda
Cebbar bir yanılgı
Hele ki atıl varlığın cam kenarı siluetinde
Devasa bir yangın:
Belli ki av zamanı
Toplayıp tası tarağı
Yol almalı biteviye
Hüznü sırtlayıp
Tahliye edilesi yalnızlığın
Yürek acısı, kelamın da çatık kaşında
Bir mersiye…
Bazen küf tutmuş
İzahı olmayan gerçeklerin de su dibine
Gönderdiği üç beş yanılgı
Adeta tasnifli düşleri
Muteber bir tepeye yerleştirip
Bekasında ömrün
Satırların dipçiği ile
Vurulurken kalbinden şiir
Ne ötenazi ister imgeler
Ne mühimmat yüklü kimi hecede
Zamanı dikip göğün yırtık perdesine
Bilumum hatırayı da saklar
Sandığın dibinde.
Ya sanmadıkların, sen şair?
Sanır mısın ki;
Mizansen hep aynı kalacak
Ve baş aşağı düştüğünde
Sanma ha; canın yanmayacak.
Diri bir aksanda
Koparken kızılca kıyamet
Mağlup bir göğün de
Yırtık tentesine sığınır sürüden firar etmiş
Kuşlar ve düşler:
Hicabın asılı kaldığı
O sıra dışılığın cebinde
Saklarsın yarınlara umut olsun diye
Üç beş dize yalnızlık.
Belki namı alır yürür hele ki
O nemli gözlerin
Silik fenerlerin
Sus payı verdiği her köşede
Artı parantez
Söylemekten muaf tutulduğun
Yalın ve kaba nidalar
Konup bir omzun hizasında
Başı yana düşmüş hayallerin
O saklı arka yakasında
Nöbete duran bir şiirden çıkıp yola
Nöbet geçirdiğin değil asla…
Savsaklanan hangi varlıksa
Sevk kâğıdı verdiğin satır arası bir molada
Kambersiz olmalı mı olmamalı mı?
Sıradan geçen bin bir hece
Göğün kemendine takılmış
Hezeyan yüklü bir dünde
Solsan neye yarar
Bir çiçek olsan bile nazarında
Cennet bahçelerinin
İçine düştüğün cinnet değil
Yarına dokunmak adına.
Dünün mizacı asılı kalsa da
O izafi gölgende
Mansur bir şiir gibi
Methiyeler sıraladığın
Asırlık ömrün hitabı altı üstü
Tek cümlede de tasviri yolculuğunun
Bilumum duyguyu ev sahibi
Yazılmaya mahkum her yeni şiir.
Düş çukurunda, gölge benzeri o lahit
Kundaklanmış doğrulardan bir çıkarım yapmak
Adına,
Sakilce sığındığın ve
Sınanan fıtratındaki gizil:
Yine tembel bir tutanak sihri şiirlerin
Yaftalanmış mizaçlarında
Peyzajı onca aşkın
Nasırlı bir acı
Pembeye yakın doğasında
Yetim meramın da varlığına
Ket vuran yanlı bir şive adeta
Aşkın, baş tacı bir edilgenlikle
Suslara boğulduğun
Aslında içine dönük yüzü ölümün…
Tepe taklak bir terennüm
Kundaklanmış beyitlerde
Sudan sebeplerle
Yıkanmış göğün izi ve telaşı
Zamansız gidişlerin de çatık kaşlı
Yenilgisi
Bir miğferi tutarken asil başında
Ölüm perisinin diri yenilgisine
Yenik düşsen bile
Tarafsızca ve minnet etmeden
Sevgiyi lav etmeyen o terane
Kayıp yüreğin
Kayıp atlasında bilumum yenilginin
Zarafet yüklü titrinde.
Kendi halinde bir şiir kadar sıra dışı
Meziyetlerin
En otantik mezarı mesken belleyip
En divane gölgeyi
Aşk edindiğin
Âşık suretinde ölümcül bir düş kadar
Zarif bir mağlubiyetin
Temasında zamansız bir yokluk şarkısı
Tıpkı hicvinde yanık kokan
Göğün karasında asılı bir kelaynak kuşu
İllet bir sağdıcı sola saklayıp;
Solan bir çiçeği de sona saklayıp
Yeniden açmak adına.
Cennet bahçelerine yolu düşmüş
Muzip bir tekerleme kadar da neşesine
Yenik bazen hüznünü bile gölgeleyip
İsine, sisine âşık olduğun
Şehr-i İstanbul’un surlarında saklı
Bunca sırrın da tek tanığı
Yine sen, İstanbul kokan şiirlerim…
5.0
100% (23)