17
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
1886
Okunma

Kanlı bir ırmak olabilir gözyaşlarım;
Vuku bulan medeni cesaretim sayesinde
İhya olduğum demirbaşı ömrün
Sükûtun da ayak sesi
Demi yok olmuş zulmün vicdanla kıyası
Bilip bilmeden zehrolan gölgesinde
Kayıp naşına uzanan ellerim
Göğün gürültülü yalnızlığı.
Zamanla büyüyor sabrım, anne:
Hani, dediklerine karşı çıktığım
Güncemde kendimi yeni yeni tanıdığım
O defolu mizacı yakıştıramazken kendime.
Gök de sabitti
Yeryüzüne müdahil eden Tanrının tutanaklarında
Eleme yüklediğim ne gibi bir maruzattı da?
Kıyama duran ruhun üst katında
Dar cepheli bir yalnızlık
Beyhude sevinçlerin nazarında
Uyumsuz varlığımla hep ünlem işareti
Atıfta bulunduğum kaderin dokunulmazlığı
Nasıl ki nüksetmişti gönül penceremde…
Ben ki;
Adam boyu yalnızlığıma
Taktığım kulpu
Pek mi elzem bellemiştim de
Kuyruk acısıydı zalimin
Hınca hınç yüreğimi istilası
Yakası açılmadık cümlelerde.
Şerh düştüm düşeli ölümü
Mizacım daha bir yaftalandı.
Sulh bildim mademki sessizliği
En uzak ikrardı
Adımdan bir hece sonrası.
Ne güldüm
Ne gülmeye dair bir özür sundum:
İçimdeki o devasa lahit:
Pişekâr bir sitemde
Kalburüstü gölgelerin
İzafi coşkusu
Kelamın bir anlık gafleti idi doğrusu
Dile gelmeyen bir ömür
Bir bir ifşa edilesi
Gel geç aklın da kayıp rotası.
Sevip de sevilmeye meyleden
Yürekte kara bir leke
Aşkın delidolu yankısı
Çeperinde tümlüğümün
Hiçe çıkmış adı bir kez bunca cürümün
Sonrası muğlâk bir güzergâh:
Sevi dilinde ne ise nakşeden hece hece:
Mirası adeta atalarımın
Sevmeyi inkılâp bellediğim sair cümle.
Ne vukuat ne de hoyrat afra tafrası
Cılkı çıkmış mazeretlerin tayfası:
Gönül isterdi ki, demenin en büyük tasası:
Dingin bir denizde
Kabaran yüreğim değil
Bir avuç içi özlemin dokusuna
Teneffüs eden yanlı yansız aşk benzeri ihanet:
Ediminde deli fişek iklimin bile çekincesi
Rüzgâr dinmeden
Recm ettiğim dil yarası.
Görgüsüz bir yalnızlığın taş duvarlarında,
İsyan benzeri yakarışımın nidalarına denk düşen
Çakıl taşlarının ihbar ettiği ayak izim…
Kundaklanan bir gölgeden ne fazlayım
Ne de eksik
Ya da çıkarsız bir düşten süzülen hezeyanlarım…
Bir ırmak olabilirim
Bilinmeyen bir zamanın
Bilinmeyen bir mekânında
Yanlı bir düş’e düşüp de yolum
Sonlandırırım ikramlarını evrenin:
Ne bir satır başı
Ne de yoldan çıkmış bir fani.
Yetimliğime methiyeler yazarım
Oysaki bir arpa boyu yol alamadığımın da ispatı
Her yeni gün ve düş kırıklığım.
Rabıtasında yüreğimin,
Kanatsız bir kuşa merhamet ederim:
Aksanında hiçliğimin
Maruzatlar sürerim
Dibi yanmış sürümünde ömrün
Belki yazılmamış güftesinde
Sürgün düştüğüm.
Mezarımdan dahi soyutlanırım yeri geldi mi.
Cebinde bozuk liralar
Bir de teyakkuza geçmiş kelimelerin
Boşluğuna gelirim de…
Gelirim sadece ve boşa düşmüş bir vatandaş
Kimliğime sığındığım
O boş vermişlikle
Göğe bir leke sürerim
Tıpkı adımdaki akı ve gülücüğü çalanlara
Etmediğim sitemle
Varlığıma atıfta bulunduğum
Kör noktasında mutluluğun
Bir ceset seçerim kendime yoldaş
Bir de sözcükler yayarım etrafında
Dönendiğim İlahi Aşkın
En iç yakan hecesine mazlum yüreğimin.
Devşirmen bir gölgeyi de sahiplenirim sebepsiz
Tıpkı sevmeyi becerdiğim
Tek kişilik ömrümde
Mührümü çalan o sır kâtibine söylenirim
Sakilce devindiğim mabedimde
Körüklediğim düşlerime
Kılıf biçtiğim de değil hani
Kınındaki yaramla
Kılkuyruk pişmanlıklarıma
Sunumda iken doğa.
Doğabildiğim nasıl ki bir mülkiyet
Doğurmayı asla düşünmediğim bunca sefalet
Ve geniş yakalı ölümün
Dar acılı penceresinde
Süt liman bir ömrü dillendirip
Sonu gelmez mevsimin
Hazanı talan ettiği bunca rüzgârda
Gölgemle bile kavgalı
Bir lütuf adeta
İri kıyım düşlerimden damlayan
Bunca hezeyan
Kim bilir neyin uğruna?
Devasa bütçesinde acıların,
Menkıbesi olmayan bir şiirin duvarlarına
Kazırım adımı ara sıra
Haykırdığım duyulmasa da
Ben beylik bir sunumla
Lav etmişken hayat sözleşmemi:
İkramı ya da ifratı çok da olmasa gerek
Göğsümü gere gere yaşadığım
En umulmadık rivayet.
Bir varmışım bir yokmuşum;
Gözü tok bir fani
Elemin ayak sesini müteakip
Ölmeyi aşk bilmiş yine bir şiir vakti.
5.0
100% (22)