3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1306
Okunma
Dilaver Cebeci’ye Rahmetle..
az sonra ağlamayı deneyecek,
az sonra sağ omzunun çürüyen ve nemli hikayesini hatırlayacak..
seher yeli ılgıt ılgıt esince
avurtları çökmüş bir ihtiyardır gayrı gece,
serüveni karanlık savaşçı
gözyaşını ağaran bir şafaktan saklayacak.
en iyi yaralı bir bülbül bilir gülden utanmayı;
aksayan yanlarını esmer yüzüne gizleyip şafaktan utanacak..
ve titreyen elleriyle yakacak cebinden çıkardığı sigarayı
ağlamayacak!.. tütünden sararmış dişlerini sıkacak!..
hiç bir kısır döngüyü parçalayamaz azı dişleri..
pas tutan silahların mermi yatağında
kabzayı ve geceyi sarsmayı bekler gibi
sabırsız bir cinnette dönüşür gülümsemesi..
çiçeğe kesen mayıs içinde;
“mor dağların göğsünde kalır pençe izleri
gittiler.. dudaklarında soylu sevda türküleri,
Cengiz’i asarlar
anasının “gara dekesi” Aziz’i vururlar,
esfel-e safilinde bize bir “Eyvah!..” emanet edip
Ahsen-i Takvim üzre el eder bize Dilaver Abi!..”
hatırladığı destana dönmüyorsa
insan kendi kanından şiirler yazamaz
uzayan şafaklar boyu;
biteviye sövgüye döner gözlerinin buğusu!..
topal tarafına derman ister Allah’tan
sonra yetişmek ister, kaçmadan gidenlerin kervanı
düşünür;
muhakkak, her yaralı bülbüle vaattir gülistan
ve bir Bismillah! bastırır isyanı…