6
Yorum
35
Beğeni
0,0
Puan
2176
Okunma
sapa odaların loş aydınlığı
az sonra kirpik tuzları, yakacak dilimi dudağımı
kısrak sancıları doğuracak depresif duygular
düşecek bağrımın ortasına ateş bülbülleri
aşkın yelelerini tutuşturacak dem vakti
kalbim taş kalbim sahipsiz kaldırım
bas geç ez geç
sevdiğim
ruhları ateşleyen gece
az önce doğmadın mı kızıl akşamın göbeğinden
mağrurlanma her doğum bir ölüme gebe
görmedin mi kuruyan çiçeğin gamzesinde atar yüreği
duymadın mı ölü bir çocuğun mezar taşı annesini ikiye böler
ve inançla bir yaprak bir dala tutunursa
koskoca ormana dönüşür dünya
öğret bana
sevgisiz aşksız nasıl yaşanır sevdiğim
duvarlara gri gölgelerin izi uzandığında
yüzümde yalnızlığın dalları budaklanır allanır
içimde sıra sıra karanlık dağlar sivrilmeden
kirli bir havuzun yüzeyinde
gezinen ölü yapraklar gibi
süzülmeden gel kurtar
hasreti dindir
sevdiğim
sıcak bir çayın buğusu gibi
kış pencerelerinde nefesim ayaza çarpmadan
kalbimin fısıltısına kulak ver mevlâ aşkına! gül aşkına!
yeni doğmuş caretta’nın yalpalayarak olsa da
koştuğu gibi okyanuslara
bir yol çiz kalbime
bil ki
çatlayan kalbin özünden havalanırsa fırtına kırlangıçları
kırılır aşk kısa bir yol şarkısı olur ölüm çığlığı
taş bir mabedin son basamağında atar kanım
haydi sil gözümden akmasın envâ-ı gam
kirpiğim kaşım toprağa dönmeden
bir solukluk
nefes ver
gül-ü ver
sevdiğim
bilmiyorum
sızlayan kalbi korur mu melekler helâk-i şerden
adaklar adasam nar bahçelerinden karanfil sokaklarından
dilimde ki öksüz sadâ’yı taçlandırır mı mevlâm
imgesiz masallar derlemeye gidiyorum
karanlık mendireğin aç koylarına
gül aşkına!
hadi yetiş rüzgârıma…
ayşe uçar
24-08-2018