4
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
958
Okunma
Bir “kün” ile inledi mekansızlık, zamansızlığın kızıl matemini muştulayarak
Alem doğdu karanlıkların rahminden, bebek misali ağlayarak
Önce kelam, ardı sıra kalem.. İşte böyle başladı benim hikayem
Bilmem ki kaç bin milyon yıl geçti “kef” ile yazılmış kaderimin üzerinden
Şimdi soysam siyahlarımı, beyazımı bulur muyum tenimin derininden
Bilirim elbette, eksiklerimizi eksik tartmaz senin eski terazin
Ancak, siyahları beyaza çevirecek de sadece sensin..!
Tan yeri ağardığında musalla başında ben
Elimde aşk’ı yazdığım ucu kırık kalem
Kalbim de çölün ortasında kalmış bedevinin serabı,
yaşadığım tüm şehirlerde ettiğim secdeleri topladım ; Sağ yanımda..
Gece sorgularım
Bestelediğim cinnet notalarım
Tüm dualarım, dudak ısırmalarımın yamacında
Üç kuruşa aldığım sevda zanları
Yamalı acılar
İhtilal-i aşklarım
Mecnun-i adımlarım
Kardelen umutlarım
Çal-a kalem ızdıraplarım ve gözlerimden akan ateş damlaları ; Sol yanımda..
Aşk’ın gamzesinden havalanan kelebek misali ruhum
Kan şelalesi kirpiklerimden dua etmek için açtığım avuçlarıma damlıyor
Kanadı kırılmış uçamayan düşsel avuntular arasında
Kalemi musallaya bırakıp, ellerimi semaya kaldırıp
dua ediyorum..
Şafağın girdabında ukbaya varır mı bilmiyorum
Umut edip sığınıyorum
Allah’ım
Son dem de feryat ayyuka çıktı
Et’i geçen cinnet kemiğe dayandı
Eyyûbi bir enkazdan, bir Orhan doğar mı..
Orhan sun
5.0
100% (7)