1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1214
Okunma
bir damla irin kondu tenime
süzülüp içinden ağır ağır...
kederle yoğruldu bu iğreti,
dünyayı kaplayan onca siyanür zehriyle.
ben mi yanılıyorum ya da yanılmakta mı ağır bedenime
izbe bar köşelerinde
ve varoş otellerde...
kerhanelerden aksak yanlarında yani dünyanın
anadan üryan bir piçi dünyaya getirirken sen,
bir gece aşık olduğun
hani şimdi tiksindiğin bir serserinin teriyle karışık...
bir irin konuyor tenime
himalayalardan süzülüp,
günahlarımdan ağır bir irin...
bir maden kadar çaresizim ve elimden bir şey gelmiyor
çalınırken içimden değerlerim, sükunetim ve bilgeliğim.
oysa en az altını harmanlayan toprak kadar dingin, yaşlı ve geçgindim
beyaz bir gülle kandırmadan evvel sen beni
siyanür nedir bilmezdi tenim...
terinden aksak,
sevdadan düşkün izbe bir ruh halinde kesilmişliğimin
ağıtını devam niteliğinde sürüklemekteyim
içimden ağır, senden öte ve ölümden geçmekteyim...
kıyılarına demirlediğim binlerce sevginin
fırtına bozgunlarından ibaret terk etme denemelerim
istem dışı ve tarifsiz bir analizin adıdır lodos
hani günahsız gitmelerimin azlettiricisi
bir siyanür sinsiliğinde zehirleyenim hani?...
kirletenim ve yıkarken çamurlu bırakanım
içimden kontrolsüz akıntılar çağlarken
uyanışlarımda demir alışlarım...
harmanlanan adaleti hayatın
bir azlediliş sendromu ya da...