3
Yorum
12
Beğeni
4,9
Puan
821
Okunma
Kaç gecenin sabahından gelen siyah mıydı
Uykunun yüzünden gamzesi alınan mevsim
Boy gösteren aynalarda soğuk cinnet
Böyle çırılçıplak gövdemde kırbaç yemiş leke
Kuyu içinde beyaz nokta uzağımdan çekilen
Hiç kimseye benzemedim
Dilimdeki söz işaret yumağı gibi döndükçe etrafında
Gölgelerce ve kürsülerle çarpıştım
Rüzgar yapraklarını dikleştirdikçe
Yanında yürüyen dalga bendim
Tuzakların eşiğinde kıvrılıp yatan çıngıraklar
Içimde tutuşmuş yangına dil taşıyamadılar
Gözleriyle gözlerimi delen kadınlar geçti tenimden
Kapılar sürgün ve suskun
Toparladım kuşları göğümden odanın penceresine
Senin unutmadığın çocuklar
Ikiye bölünen sokaklar vardı
Gömleğine sinen kokudan her şey gelgi geçti
Yalnızlıkla birlikte kaskatı bir zamana kaldım
Ellerinde çocukluğumun tortusu
Kırılgan at gibi belleğinde
Gözünün dibindeyim
Senin için soydum
Elma kabuklarını
Işığın küçük gözler oluşturduğu aydınlıkta
Sancının sesi sağır
Keşke uzayan parmakları
Göğe kilitlese beni
O zaman bir bulut kıpırdasa
Sen sanırım
Yağmurlar dökeriz beraberce
Sonra,
Bir yıldız ilişkisinde kendimizi buluruz
Bilmem saymadım
Kaç gece yaktığım mum gibisin
Ya da kaç gece ısındığım yatak
5.0
90% (9)
4.0
10% (1)