hata payıgergin ve boynu bükük geziyorum bu şehirde nasılsa yırtılacak karanlığın perdesi ve üzerime düşen her damla da aptala çıkar adım biliyorum’ ’bu kentin künyesi ölümdür artık’ suskun sokakların ahında yitirilirken gençlik neredeydiniz ey maskelerin ardındakiler suya sabuna dokunmadan yaşamak mı bellediniz karın tokluğuna gün geçirmeyi gözlerinizdeki şıvgın sönmüş nicedir yitirilmiş düşlerinizi anmanın ne manası var şimdi ben öyle sanıyorum ki zeytin dalı uzatacak bir düşmanım bile yok ıssızlığın vehmini kim kusacak şimdi ? durgun ve düşünceli bir keşiştir zaman ve kamburudur hayatın aldığımız nefes içimizde birikin kinle boğulacağız sulu sepken karlar düşünce şehrin burçlarına koynumuzun terlediği vakitleri anacağız destursuz hani yok ellerimizde kurduğumuz düşlerden bir zerre şehrin en karanlık sokağıdır gözlerimiz geleceğe âmâ ve yeşil geçmişe pişmanlık ve kırmızı aç yırtıcılar beynimi kemire dursun yüzü koyun yattığım iğneli yatak göz yaşlarımla büyüyen yastık bir kurşun paklar beni diye volta attığım avlu nasılda sessiz kimsesiz bir sokak şimdi gönlüm ne yazgımı yazacak mecalim var ne yüreğimde tertemiz bir sayfa ne de damarlarımda kan gözlerimizin feri solgun bu yüzden ve bir günahkar aradığında berikini gösterir parmaklarımız dalında çiçeğin bir anlamı yok büsbütün yitirilmiş gökteki kuşun özgürlüğü yeşil banknotların verdiği sevinci vermiyor ipi kopmuş uçurtmalar yaşadığımız şey besbelli yalan yaşayacağımız ise muamma yığını öl demiyorum ey keder sevda gamla güzel yürek harla farzı misal hata payıydı yaşadığım sustum ve belledim artık başakları sarartan ve doldurtan yoktan var eden kudret yokluğumu var eder elbet ve t/araftır gözlerim artık çalınmış günlerin hesabı sorulacak |