kejeŞiirin hikayesini görmek için tıklayın bir sevinçtir aldı kırlangıçları,
rastgele öpüştüler; düşünmeden günahı, öbür dünyayı. ben deli-divane olsam, çok mu görülür?? Niyazi Akıncıoğlu
keje,
sübyan ülkesi ayaklarımın altından kayıyor. kilidi kırık yanaklarımda muson yağmur, kızıl bir haykırıştır şimdi mezopotamya. saçlarının uçurumlarında gözlerime çivilenen kızıllık ve güvercinler gökyüzünde. nasılda hoyrat akıyor zaman törpüleyerek sevdanın dişlerini. oysa sen ekmek kavgasında görmedin beni, dişlilere kaptırırken kolunu işçi, yangın çıkarken grev çadırında, uçsuz bir gökyüzü altında. kardeşçe bölelim diye ekmeği sevdanı azık etmedim mi kalbime. ıssız topraklarında delişmen taylar ve göğsü dağ bileği balyoz nice yiğit, deli bir sessizliğin içinde, yaşı büyütülen zaza çocuğa ağıt yakarken zaman, mazlumun kamburudur deyip ağlaşmadık mı keje? dolgun nefesli çocukların küfürleriyle büyüdüm keje, ifşa ettim kimliğimi ’ bakışımdaki baldıran mühür oldu yarına ki; kabuksuz bir yaraydım, babamın sırtında kaşındıkça sökülen söküldükçe kanayan. bilseydim! acının rengini, doğduğumda, özenmezdim gördüğüm her kırmızıya. maviye kanat açıp uçup giderdim uzaklara. `~ ah helâk oldu gözlerim ağlamaktan~ örsele dilimi keje, yontulmuş bir harf topluluğuyum rengi kayıp dağlarım toz duman. ahvalim harap, yüzümde ısrarla hata, kalbim, kalbim tuza meyilli yara keza annesinin eteklerinde saklı şimdi çocuklar. dört tarafım işgal nefes ; kavmimin kemik suyundan. artık kimse dikemez yüzümün yırtıklarını senden başka Barış Çiçek |