2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1081
Okunma
çeşmenin başında ağaç gibi duran
masal ülkesi güzellik
kaç kişiyi taşıdı omuzlarında
kaç hüzün kılıfından çıktı da
kayboldu sandelye
iklimlerin deli bir tomurcukta
boy atmasıyla alabildiğince gürken başım
kokun/sesin
rüzgar gülümsemesiyle estikçe
yaşadığım sonsuz zamanda
kaybettim kendimi
kolum hayallere adım atarken
avaz avaz
aralık pencerelerde odan
telaşları yerleştirirken yağmur bulutuna
sallanıp durur mavinin uykusu
çocukların dışındayız
yerin/göğün
oda da
sisli bir aynayla yuvarlanıp
sokakları döverken
yürüyorum
havada kanat çırpan kuş
köklü aydınlığa dileğimi atlarla götürür
ve bir horoz keyfince öter
en güzel türküyü giydirir ceketin
elim şakağımda
gökyüzünü seyrederim
öylesine derin
içime biriken gemilerin izi
kocaman denizlerde uyanmaya görsün
tenimde duygular karıncalanır
gece ve gündüzü tüketir
yüreğimdeki ses
zaman geçer çabucak
düşü gerçek kılan
varsan sen
anla
sağır günlere ağızsız değil
kararlı yüzle dudağının kenarına çıkıp
saçlarımı salmak
ahh
tozlanmış resimler karanlık eder beni
ki,
avuçlarında gümüş bir balık
yolcuyken yollarına
artık al beni
her gece beyazla yoğurduğum rüyalara
yoldaş ettim seni
dört duvarlarda konakladım
sevdadan geçerken
anla.
5.0
100% (4)