0
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1287
Okunma
süt arabalarını anımsatırdı onun kokusu
süt kokardı, biraz da peynir
babası dededen kalma hem sütçü hem peynirci
bir çay söyle de yanında ekmek ban, ye
işte durup dururken aklıma nereden geldiyse
gömleğimin şu cebinde
bir düğme, on lira, bir bitik çakmak
severdi çocukları alev yenge
şuradan kısa bir kelime
c’est tragique
merhaba ayşe.
beş dakika sonra öldüreceğim gözlerimi ardınca
otobüse bindiğin dakikayı biliyorum
ay gibi yürüyorsun
beyin hummasına tutulmuş ceylan gözlü nafile
çeyizinden düşülmüş güneşi okşuyor
yirmi üç numara nasıl ayşe?
-iyi.
ecnebice kitaplarından ders alıyorsun, iyi ezberle
neyi?
schiller’in kasidesini
en çok ağzı, kuşların gazeline benzeyen babil taraçası
el rim teksirinde az çok gül oluyorsun
az evvel çok şey düşündüm
kağıt kalem alıp uzandım yatağa
küstah yorganın altımda sıkıldığını fark edip
kalemi yatağın altına düşürdüm
hassas ne de olsa, elimi uzattığım yer de bir de ne görsem
acımasız tuhaflık şu yatak
bir taş derin sulara atlıyor
elim dağılmış kolyeyi okşuyor
pis kaldırımların taşlarında oturmaya benziyor
başta güzel,
arabalar farlarıyla, kediler bıyıklarıyla selam verip geçiyorlar
buradan geçen çok
giden demek istiyordum
yorgan yine de hep kısa kenarıyla üzerime çıkıyorsa
uzun tarafını kime kaldırıyor
bahçelerde son telaştır
açabilenler açıp, çiçek olmuştu
şeytan tırnaklarıyla toprağı deşmekte
lacivert parlıyor son market
yaşlı bir kadın köpek seviyor
ben kediciyim
bir çeşme gibi akma eğiliminde
dört yol üzre sarı şeritler kan gölüne işaret
ne yazık bir cinayet çıkarabilene
kardeşçe anlaş
tek minareye yeşil boya
uçuk ağzıyla özlem kıyıda
halıcı beytidir sesi; -hurra
ha, yer yer kesik doğu raksına
dün dört bir yanından öpmüştüm
bugün bir barınak kadar ufak
annesinin yüzüne benzeyen kızlar burada
bakışmalar kekeme, bencil pencerelerden bıktık
balkon, bacaklarımız bizim anakonda
bir tür lekedir sevmek, derin sularda taş
fidanların can verdiği lain meydanlar
mutlu musun ey rum padişahı
türküler haraç mezat ölümler ardına
denize varmayacak her su kutsaldır bundan sonra
gözlerini döven bulutlar, saçların
ben bu suyun ardından peygamber sabrı okudum
ana dilinde yetim, ketum nasıl olsa acılar
baba gözünde metin, yekun nasıl olsa kavgalar
ellerinde çiçek taşırken güç bela kadınlar
alnında iyi tarihler okudum.
yabancılardan biri suyu kirletmez ama yabancı
kıyısına kadar kısa sürer gündüz, gece çok uzun
toprak dilinde ürperti teni, takıntıysa yalnız takı
mevsimler dilinde sen kırmızı üzüm, yakından daha şarap
ince parmaklarınla ciğerimi okşuyorsun
benzerlik muhteşem. yine bahar. kediciyim ben.
kederin kadınsı kıldığı namaz sonrası eller havada
saçlarımızdan başlıyoruz kesmeye takvim yapraklarını
bir zaman sonra en çok babasına yakışır insanın saçı
kediler yan mahalleye taşınıyor
topla tası tarağı ayşe
kesiyorum bu masalı.
5.0
100% (5)