2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
845
Okunma
-yazgıyla alıp veremediğimdir yaşadıklarım-
İçe doğru namluları ruha dayayan bunaltı
Tanrıyla aramıza yabancı heceler gibi girdi
Kul olmak ve hayvan olmak arasında sıkışan benliğime
Duyarsız kent ozanlarınca ilahlaşan gündeliğimi yamadım
Ne yapılsa nafile tükenen dünler adına
Anlamsız bir migrenle kol gezerim
Yarının huzurunda
Uzun tutulmuş sözlerin katmanlarına çöken vebayı
Şehirlere balçıktan bir örtü gibi sermemi
Sağlayan salgını
En çok ben anlamadım
Bilinmeden ve bilmeden köşebaşlarına ilişmenin
Hastalıklı sürekliliğini
Görsel vahşetin rengarenk ışınlarına dönüşen tayflarıyla
Kutsal frengiyle bulaştırdım granit sokaklara
Sürgün
Ve hayvanca tutarsızlıkların ruhani yaraları
Ayetler ve hukuk kurallarına yaslanan pişmanlıklarla
Başkalaşmanın
Kıran zamanı şimdi
Cehaletimi buladığım bilgi çağı
Ölümler üstü yaşamanın yalnızlığı
Paslı sesleri ile geçmişin hayaletleri
Hepsi birer fasıla, birer karstik imge
Uzun tutulmuş sözler
Kente yağan siyahlık
-dönüşmenin derine kesen sancısı-
Bir daha asla, asla deme
Romeo ve leyla’yı lejyonuna katan aşkı
Kutsanmış nefreti sev
Ki eskiyen kırklanmalarına katış geçmişin
Güz sonatı,
Eylül çığlığı
En azından şairler var gecenin gerdeğinde
Sesin cinleri ve yankısı ışığın
Kırık duvarlar gibi yaslanır sarsıntıya
Kuzey hala güneyin karşısı
Herkesin bir cümle kuracak sözcükleri var yetersizliğe
Güzel ülkemin platolarında politik açlık sancısı
Paranın falezleri deniz kıyısında
Envai acılar hemşehriliği
Milliyetçi kırılganlıklar
Ve tanrıya sorgu geleneği
Şiir
Başladığı gibi bitmiyor
Günler de
Fallik kinlerin yerini
Çeyrek hesaplaşmalar aldığından beridir
Büyüdüm
Büyüdükçe büyülttüm evreni
-parnağımı şıklatsam herşey aynı kalacak-
5.0
100% (5)