13
Yorum
67
Beğeni
4,9
Puan
2601
Okunma

Gülümsedim ve dedim ki geçecek nâr, dünya fani bu da geçecek..
Bir yudum huzur eksikliği içimizin
bir gün hayalleri de toprak olacak..
.
Koşarken peşinden kaçan neşemizin
ağulu bir su gibi,
kezzap gibi d’ağlıyorduk damladığımız tenleri.
Bir yan da geçmiş zamanın tozunu alıyor
içinden yalnızlık geçmiş şehirleri
yanına vefa uğramamış insanları buluyor
gömüyorduk kâlbimizin sulh köşesine.
Elleriniz kırık hikâyelerin cümlelerinde kanarken
ellerim bir öksüzün umuduna kurdele
gözlerine gül
dudaklarına kiraz asıyordu
yorgundu teli bile saçlarımın.
Sazımın kopuk teli bağlıyordu biten yolların ucunu
bütünleşen bir yarayı
hüzünleşen bir anneyi
suskunlaşan bir babayı öpüyordu
bü’yük bir saygı
mahsun bir eda eşliğinde.
Kaybolan tamlar yarım bir güneş gibi
kor gibi avuçlara düşmüş
yılan gibi yolunu kaybeden
kaya gibi sağlam ama içinde güve’n
ince bir dert gibi ileriye
daha derinlere inmeye yeminli kurt gibi
s’üzülüp duruyordu gözbebeklerimizden acemice.
Annem elinde bir beyaz gülüş
cebinde bırakmadığı duâlar
vazgeçmediği umut taşların da sek sek
kalbinin paramparça yanıyla dünyayı siliyordu
başaracağına inanıyordu babam
temizlik imandandı.
Tuttuğumuz yerden kopan
inandığımız yerden yaralanan
güldüğümüz yerden ölen
kötürüm yarışcılar
ağıtları lâ’l
ruhları âmâ bireylerdik oysa
bilemedik yaşamayı.
Ölmenin kitabını yazıyoruz şimdilerde
kabrimize akledip
okuyanımız olmayacağını bile bile..
...