1
Yorum
28
Beğeni
0,0
Puan
1441
Okunma

Binboğa’ya
henüz mistik telaşlar yapışmamıştı yanaklarımıza
talihle ve tarihle harp tanımazdı lügatımız
birimiz güveydik birimiz karanlık
ışıktı ortak noktamız
ne çağlar tükettik
ne kahırlar suladı atlarımızı
ne yılmaz yokuşlar ütüledik birlik
özledik özlendik
kâh ayrıldık kâh gizlendik
gayri terkisi doldu sömürünün
bakiye ne varsa zûl’den/senden
karartarak bir öpücüğü gömdüm
ey ömrümün kadim istibdatı
çiziyorum bir kere daha altını
ben öldüm!..
sen yüce vaveyla
o coğrafi sendromun onmaz baş ağrısı
külliyatın yatır gibi berelerimde konak
hangi cühela sorsa, şakiyim, yalanla ittifak
unutmak hâlâ kısa çöp
ölmek; zamanı durdurmak
hep senin surlarına takıldı evrenin sırları
herzelerim gayya kuyusu
değil mavi atlı* düşlerim
kusurlarımın bile onda dokuzu hâlâ
senden alacaklı
gidiyorum...gönüllü
buğz ekili bir çiğdem tarlasını çiğner gibi
işte gövde delik deşikken
gölgede ne kadar şenlik olursa!
dua et tanrıya yağmur indirsin
de noktalardaki ayak izlerimi silsin
gönüllü gidiyorum dedim
kapısı uzak diyarlara
iki üç noktaya aldırma (!)
susuz kalmış her dudak
terk başına kalmış her göz gönül koyar semaha
minnetimin başı sağolsun
unutmak değil hatırlamak hastalıktır hatırla
şimdi bilmem kaç nehri kucaklar, analık eder gözlerin
gülücükler ek, çiçekler büyüt
zamanı sakladığım satır aralarında
hani demiştik epriyen saltanat zamanında
seviyorsak/sevmişsek
düşleri gökyüzü soluyan her yer evimizdir
unutma
kanatları kırık da olsa
bir martının mezarı denizdir
ToprağınSesi
.