1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1068
Okunma

yalnızlığımın dengesiz kıyılarına
melül melül ışık bırakan
şu kahpe dolunayın altın da
gecenin aydınlığına sarhoş,
gözlerimle sensizliği,
elim den olmadan,
ağzım da birikmiş küfürleri,
şu kokuşmuş sevdaya saydırıyorum
neden bu durum da artık
yağmurun altın da gezmeyi severdi halbuki
ama ya şimdi, neden yürüdüğü
bütün yollar kuru toprak
yağmurun kokusu da sinmemiş üzerine, vuslatım
ve gülmüyor da artık
sanki gülerken dudak kenarındaki
kırıklar yıllarca birikmiş
gün yüzüne çıkarken
bedbaht kalbi mi de taşlamayı unutmuyorlar
oysa eski den gülerdi,
şimdi neden bir perde çekmiş ki, masumiyetine
yüreğimin cehaletine kanıp uyanmadım, vuslatım
sevdayla, vapurun deniz üzerindeki yüzüşünü
sonra, gündüzün lanetlenmiş yıldızlarını, seyretmeyi terk edemeden
soğuk rüzgarlar çevirmişlerdi çoktan çevremizi, keskin dilleri ile
ve son gecenin yüzsüz dolunayın, loş ışığına aldanıp
tek başıma, huzur veremeyen sessizliğine, ibret olsun diye
ritim tutardım yalnızlığıma, gökyüzündeki sakinlik ile birlikte
ve sonra kalbimin için de nasırlaşmış sevdayı
acımasızca kazımaya yeltendim
yüzüm duvarlara çalardı kendini,
o sessiz vakitlerdeki tenhada
sevdanın burukluğu içinde
körleşmiş olan şu gündüzün karanlığında
ibreti alem için boğdum
sevda denilen güzelliği.
#Peryasiz
5.0
100% (1)