0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1453
Okunma
Rengini gözlerimden alan her çiçeği geride bırakıp
boynu bükük,
Bir salyangoz edasıyla ağırdan alıyorum hayatı.
Bildiğin yavanlaşıyor her şey.
Göğsüme avuçladığım bir deniz kestanesini bastırıp,
’umut’ dileniyorum.
Sanki çıkıp biri ’Gitme!’ diyecek diye bekleyip
Paslı bir saatin akrebine sokturuyorum en kangren yanlarımı.
Umut, fakirin ekmeği.
Çoktandır sis çökmüş deniz gözlerine attığım ağlardan nasipsizim, bilirim.
Az mı kepenk kapattım ’Bugün de karanava’ deyip.
Kulaklarımda şilep çığlığı.
Tanıklığı hep sana,
Ayaları nasırlı ellerim.
Say ki, damlaydın.
İçinde Deryayı aradığım.
Say ki, Ütopyamdın
Distopyama galebe çalan.
Meğer kalbimi et bilip,
kırıklarını görmezden geldiğin
cam kesiklerimdin.
İçre varamadığım,
Dışına gebe.
Hay Allah,
Canım en demlisinden çay çekti yine.
Sahi, sen hep çay koysan ya.
Gönül koymak da neydi.
Yokluğun, bende hep ince bel,
Yokluğun, katatonik düşlerim.
Dolup boşaldığım sağanak sağanak
Ve aktığım parmak uçlarımdan.
Gözlerimden rengini alan her çiçeği geride bırakıp
boynu bükük,
ağırdan alıyorum hayatı
Yavan artık her şey.
Zaten koptu kopacağı kadar,
Çözüldü düğüm bir kere.
Akıl kârı değil ’Kal’ demeni beklemek.
Umut hep ekmek bizim gibi fakire.
Sen ise kıtlık görmemişsin.
5.0
100% (3)