6
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
1469
Okunma

korkular düşer göğsüme ateşe benzer
öyle bir yanmayla yanarım ki
azabı sarar derin gölleri
kaynayan denizleri
susan okyanusları
müphem bir sır düşürüverir
evveli saklı
ahiri saklı
has bir hatıranın sırrınca
aşamadan aşamaya
merhaleden merhaleye
yüzlerce binlerce
söze harfe sığmaz
bir kez daha
hep aynı şeffaf gölgeler düşer üzerime
yürürüm bir çığlık gibi
içi yanık
her yönüm kör karanlık
bir kez daha
yolunu kaybetmişler gibi
cehennem yangınlarından daha büyük
derin kırılganlıklara akarım
aynı umutlarla
aynı yüzün kırışık çizgilerinden
bir barajın önündeki sular gibi
aynı ırmağın kıyısından
aynı çağlayanın yatağından
bir derviş gibi
bir kez daha düşerim
firdevs köpükleri yükselir göklere
kış uykusundan yeni uyanır gibi
en ağır yüklerden kurtulurcasına
son dağın yolcusu gibi
kendini yokuş aşağı bırakırım
azgın sular kadar dolu
sonsuzluk ne kadarsa
yağmurun toprağa hayat verdiği gibi
o kadar büyük
benlik kabuğunu kıran yağmurlara benzer
tohumlar gibi acıları tenime değdiririm
taze bir mevsime açar gibi
her gün yeni doğan güneş kadar
her gece parlayan yıldızlar kadar
her bahar açan çiçekler kadar
bir kez daha
en ulaşılmaz gördüğüm hayallere
beklenen muştulara elçilik eder
hep aynı özlemlerim
her anı müslümanca
beş vakit akan bir nehirde
beş defa yıkanan
saf saf inkişaflar içinde
huzurla doluş, huzurda huzura eriş
huzurdan hayata geliş gibi
istikamet çizgisinde dipdiri
güçlü bir his ile
bir ke z daha
aydınlanır içim iklimi kıvılcımlarla
bir zaman bir tren kalkar yüreğimden
etten kemikten bir kafesin bedeninden
teselli arar şehrin bulvarları
göğe yükselen dualarda adım geçer
siyah tül ile örtülür pencereler
balçık bir kıvamın bir parçası gibi
her şeyin bir yeri var artık
her yer için bir şey var bende
hep aynı mecranın yolcusu gibi
*
redfer