9
Yorum
11
Beğeni
4,8
Puan
963
Okunma

“Durdu” ha? ben onun adını hep “Arzu” olarak biliyordum
ailesinin beşinci çocuğu olarak gelmiş dünyaya, "Arzucum"
bizimkiler de “döndü”, olmadı “yeter” değişmedi durum
Songül demişler, gülmedim.. sıska-muzip.. şımarık, masum
yaşayan tek kardeşi; “gariban kocaya kaçtı” diye, güya
Arzu Abla da verilmiş hemşerileri uğursuz bir Alamancıya
dişini sıkmış, iki buçuk yıl katlanmış o it-züppe kocasına
şimdi kimseye eyvallahı yok, uzaktan bakar sevdalısına
tek ben bilirim ışıklar söndükten sonra, gıynaşan perdesini
sabahlara kadar; sömürülen sigaranın parlayan ateşini
”asker kaçağı” bıçkın delikanlı bir 12 Eylül serserisiydi
ne okuyup-okumadığı, ne mesleği, ne aranıp aranmadığı belli
inkar etse de; uyur-uyanır bakarım, ışıksız penceresinde Arzu,
bakarım, iç çekip baktığı tarafta o da, ona bakar, geceler boyu
sevemedim aslında o adamı ama sevindirirdi orada oluşu
ben de böyle istiyorum aşkı, sevmeyi! sevdayı! bizim Arzuyu!
Arzu Abla da gördüm, renk renk iç giysilerini, kozmetikleri
tepesinde güneş gözlüğü, havalı, gerçekten çok güzeldi
kot giyerdi, gözler onun üzerinde, kıskanmamak elde mi
rahattı ama laf atanlara aldırmaz, kimseye tenezzül etmezdi
ama nerden çıktı şimdi bu “Mutlu”?.. doğrusu aklım almıyordu
"-Mutlu" dedi.. tanıttı..”- benim rahmetlinin amcasının oğlu”,
“sevememiştim o aileyi” “ama Mutlu bana hep arkadaş oldu”
"-eee.. nasılsın bakalım, anlat haydi, anlatsana Sevgili Mutlu"
Mutlu!, gözleri dolu, sesi kısık, heyecanlı, dudakları titriyordu
titreyen dizlerine, ellerine, utangaç gözlerine, hakim olamıyordu
bir türlü konuşamıyor, başını kaldıramıyor hep yere bakıyordu
“yenge deme” dese de anlamıyor "Dur..du..yen-ge" diye kekeliyordu,
5.0
89% (8)
3.0
11% (1)