16
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
2092
Okunma

Israrcı olduğum hiçbir umuda bel bağlamadım, desem biliyorum ki alev alacak benliğim cehennem ateşinde.
Yoksun kılındığım ne ise özlem duyduğum ise koca bir yalan zira ne ise payıma düşen artık özlem yüklü yakarışlarımı beyan etmiyorum saklandığım surelerde ve şükrü eksik etmeden bir avuç hüznü de boca ediyorum.
Sorgu sual istikamet yine yarında saklı tuttuğum yeni bir ben ve yeni bir umut kırıntısı küçük bir kuşun kursağından geçecek kadar küçük yine de boyutsuz varlığın aldığı darbeleri çekerken sineye…
Bir batında doğdu gece ve gizem,
Saklı tutulası bir kelamı pay etmekti madem tek erdem…
Aykırı iklimler tadında yoksunluk,
Sarmalı özlemin, miadı dolan,
Kara kaplı defteri kapamadan
Gecenin çok geç vakti.
Yine sessizlik, maşası mahşerin,
Ziyafet sofrası dediğin yüreğin mi
Son turfanda bir yalnızlık?
Mabedini gizlediğim en aykırı sevincin yerli yersiz
Yine gölgelendiğim sair zamanın nezdinde.
Kınında hasret saklı onca kelamın,
Ucundan koparıp yediğim taze ekmeğin tadı
Adına umut denen:
Kopçası kopuk teyelli zikrin derininde konuşlu
Kâh yalan kâh zulüm;
Kancası takılı gök kubbeye yine
Varlığımın matemini tuttuğum
Gelip geçmiş ne çok zaman…
Fıtratına aykırı beşerin,
Bilsem de bunca gizem;
Kanayan surelerde saklı tutamadığım gözyaşı.
Adımdan uzak bir üzünç olsa dediğim
Bariz yanıldığım nice şarlatan hükümde;
Karanlığın iz bildiği yürek sesinde payidar
Tüm olup biten;
Geri duramadığım hallice yorgun tabiatın
Dokunaklı bir beyite armağan ettiği bir özlem mi yoksa
Derinden derine batan yine yüreğe?
Üstelik sus payı bir söylemde,
Vakıf olduğum yüksek sesli bir yalnızlık
Yine de sadece beyanını gizli tuttuğum
Sır yüklü gecede
Sırlarımla gömülmeyi dilediğim
Bilinmedik bir lehçe peyda olan.
Kâfir imde takılı akıl,
Kanatsız bir yalan mı yoksa
Ne varsa gelip de gitmeyene dair?
Yine de meylettiğim rotamda,
Andan kopuk bir sarmal,
Kerameti döngünün sadece hezeyana yenik.
Buyur ettiğim bir tabu adeta
Yalnızlıkla örülü duvarlarım;
Kırdığım her beyitte saklı tuttuğum
Yankıları çocuk çığlıklarımın.
Ötelendiğim ne çok mertebe:
Kanadımdan düşen bir tayyare adeta
Uçmaya ant içtiğim,
Yüreğin közünde buharlı bir kahve tadı belki de;
İçmeye doyamadığım sevinci yine
Bakir ruhların gönlünde,
Edinmişsem bir gölge
Ve gölgelerimde konuk etmişken
Tehir ettiğim sevgileri.
Gönülden uzak bir katrede
Tüm boğuculuğu
Yalnızlığı tetikleyen hangi imge ise,
Son sürat döşediğim ömrün ikbali,
Hanidir teyelli bir dokunuş
Müptelası sevdanın,
Yandan çarklı bir sesleniş,
Garip ikilemlerin feryadı,
Andıkça anlamsızlığı,
Sarkıtın son damlasına kadar
Sitem yüklü nice kalpten
Ulaşan buruk bir terennüm
Yine meylettiğim.
İkbali, gidenden hediye,
Kalanlara sığınıp
Derin iç çekişlerde saklı nedamet,
Andan kopuk bir beyanda saklı tutmuşsan
Yüreğin neferi keza,
Sevgiyi nakşeden
Olsa da buruk tadı,
Yüzden, gönülden eksilmeyen…
5.0
100% (18)