11
Yorum
41
Beğeni
5,0
Puan
1477
Okunma
Kırılmayı öteleyip
bağışlamayı öğreten an’lar
özlemin içleri harladığı o mahur çabayı
ki
yok öyle katı kurallar hâlâ
hâlâ zira dünyanın da başı dönüyor
hepimizin içinde esen kavak yelleri
usulünce döktü yapraklarımızı
toprağı okşayan ıslak yağmur şefkati gibi insanlığı sevmek
sevmek insanlığı düşünerek şu ölgün zamanlarda
hesapsızca toprağa kavuşan tohum demek.
Ki yeşerdikçe çoğalacak
çağlayacak gözlerimizdeki ışıklar
durulan fırtınaların sakinliği yerleşecek
mesken tutacak vicdanlara savunmalar
ve çoğalacak
kevser havuzlarında arınmalar.
Kolay değilmiş bir doğruyu taşımak dilde
zor olanı bir yetim gibi kucaklamak
s’ağırlığın zûl hâli bunlar
döğünmeler delice
ve düşmeden yorulmalar.
Oysa bir bardak suydu ömür
kırılmadan o gümüş hatırlar
herşeyi b’ölünce anladık heyhat
beyhude geçen günleri
vakti bitiren ego çıkmazlarını
ve adımladıkça uzaklaşan yolları.
Esip geçti caddelerimizden bir ağulu rüzgâr gibi
yaşam süsü verilen elemler
hunhar silahlar yakıştırıldı ellere
küçük kurşunlar icad edilmeden daha
gömüldü o temiz yarınlar
çocukların ak göğüslerine.
şimdi bir bebeğin âhından berât etmeyi hayalleyin
kolaysa dünyayı ikna edin herşeyin bittiğine
çocukların masallarını ürkütmeden
bir ana yüreğini söndürün o kirli yağmurlarınızla
ben de sevineyim..
5.0
97% (28)
4.0
3% (1)