20
Yorum
1
Beğeni
3,3
Puan
2422
Okunma
aman sızım vurma beni yerden yere
düştüğümde kalkamayabilirim
vurulurum bir taşa
baktığımda mordur ellerim
kan içindeyim
gitme tek kaldığımda ölebilirim
mezar dar sevmeyebilirim
zaman sızım sorma bana dakika kim
ben sadece saniyeyi tanıdım bir onu bildim
ânımda s/akladım
saat yokluk arası
beklemenin yarası bir de salise vardı
akrebe yapıştı yelkovandan gebe kaldı
görmedim doğanı
tamam sızım yeter bu kadar isyan içime
doğan da ecüş bücüş bir şeydir
iki dakikanın yalnızlığı tek olmak gibi
tik tağı duyulmayacak kadar sesli
kapılar çarpınca kendini
on ikinin guguğu öterken ne kadar da içli
bense;
aklana ve saklana yoruldum bu zamanda
vurulan kapılar yüzümeymiş her defasında
yüzüm sızım yüzsüzlüğüm sırtım
bilmedim banaymış
kapı bir daha kapanmış
üstüme giydiğim tafta kefen olacak galiba
ölüler yahut kirliler safında
sahaflarda ararım saat bilmeyen dakika
kaldırılacak o kadar çok şey var ki rafa
büyü kelimesini iki manasıyla
ve otranto şatosu’ nu kapladığım karayla
köçekle kilit vurduğum adı olmayan sandığa
bıraktım aslım belli olmadan açılmayacak asla
kimse sormasın bana
ne vardı şatonun odalarında
ya da zamanın içinden geçip saat çıkan duvarda
tek bileceğiniz kapıları çarpan serçe vardı
ardından ayağımı kırdı
ben takamadan onun kanadına kelepçe
kapatmadan altından bozma bir kafese
altımdan geçti ve üstümden baktım elim yerde
aman sızım vurma beni yerden yere
vazgeçtim suretimi koydum cebime
yaşım geçti korktum bir de
o saatin kapağını kapattı
böylece aman sızım zaman sızım elimde kaldı
5.0
33% (1)
4.0
33% (1)
1.0
33% (1)