3
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1557
Okunma
nasıldır bilirsin kimi zaman
öylece çekip gitmenin arasında kalmak
cami bahçesinde sıralı dilenci elleri, bağdaş kurup intikamını almalı derebeyin
tehlikeli çanlar da birileri için çalarken
çatlarken bamteli, sayfa yüz seksen altıydı ezberim
ormana atılmış bir dua
duha;
gecemiz gündüzümüz merhaba! olsun demekle başladım mağlup olmaya
ve sakin
sen beni çekip arala
günlerden en uzunu senin olmadığın ya da
olmakta sırlandığın günse,
kapat arabanın camını, cdçaları, düğmeleri, pencereleri, kapıları, kapakları, maziyi...
mavi bir başörtüsü sorunu başlar boğazımdan itibaren
bazen bulutsuz gökyüzü, sıradan deniz
biter huk..
kalır mem.
kuşağımız iki dirheme devren,
alnımda yazıyorsa üç kur..
satılık
bana eczacı sevabı
kedilerin ağzıyla okuduğum kitaptan kendime siyasal kavgalar doğururken soğurum
senden ölesiye nefret ederim
soğur ellerin
mezbaha güzeli seçilirsin
tırnaklarından ısıtmaya başlar ayaklarım
seni, kardeşim.
yine de yırtık ayakkabılarıma benzeyen bir ülke için fazlasıyla ödediğim sevgilerimi yolluyorken
sıkışıyoruz
tek bir ağızdan soluyoruz kışı
bana öyle numaradan bahar havası çalmasın ağzın
gözlerimin merhametine muhtaç etmesin tanrı senin gibileri
yüreğime düşmen yakup kederi
yarım asır bir tecelli vaktidir
uygarca soymak bedeni
önce gözlerinden, gözlerinden, sonra gözlerinden
hırsıza davetiye çıkarırken bakışın
kanları silmeye vazife bilir kendini mavi baş, örtün
kaça gittiğinin de bir önemi yok
olağanüstü kan kaybından sevmiyorum artık
bizi.
5.0
100% (9)