8
Yorum
20
Beğeni
0,0
Puan
746
Okunma

Ceketimle beraber en güzel masaya oturduk
onun manzarası benim sadece
benim manzaram ise heybetli bir şehir
en güzel gülüşün biraz sonra geçer
yanında yitik kalır her şey
dudakların bulutlarda asılı bir iz
her an düşmeye müsait
tırnak izlerinin kırmızısı
dudaklarıma doğru akan bir renk
köşede,hemen köşede dört kişi var
yanımda bir adam
çakmağını döndürüyor,izleyerek etrafı
hemen şuradan,geçmeli bir nehir
yüzümü sokup çıkaracağım
ben bu kadar değilim ki
gördüklerimin dahası var
camekane yerleştirilmiş hoparlörden
italyan ateşi fışkırıyor
etraf sakin,etraf asılı gözlerimde
sallıyorum başımı
düşecek gibi oluyorlar
türk dünyasından bahsetti şimdi
başkurtlar,özbekler,tatarlar
benim yüzümde her şeyler var
dedi giderken hızlı hızlı
belki bir eskiciydi sur dışında
yalnızdı
göremeyecek kadar yüzündekileri
dün biraz ağladım sabaha karşı
kaç gün düştü gözlerimden saymadım
şimdi onun mutluluğu var yüzümde
bir denizin yanması gibi
örttüm dökülen kahveyi bardağın altıyla
bir de garson kızmasın şimdi
şimdi yürümeye başlasam
kaç yaprak daha döker bu ekim
güneşin şakağında dönen taşlara
kaç rüzgar daha vurur bilmem
uzun bir cumartesi gibi yasladım sırtımı
şimdi yürümeye başlasam
biraz daha kısalacak yaşam
biraz daha kısalacak boyu annemin
ben en iyisi oturayım.
’Ekim..