3
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
1751
Okunma

Coğrafya defterime şiir dökülünce, anladım toprak bütünlüğünün gözlerin yanında bir hiç tuttuğunu.
Daha adımız yan yana yazılmamıştı tahtaya.
Sana bin şartla şartlanmaktan bahsediyordu kitaplar.
Bir savaş başlardı kara parçanda
Mevzilere ayrılırdı kolların
Parçalanırdı imparatorluklar.
Siyaset annelerin dili değildi
Neden anlatılırdı okullarda.
Haber bültenleri seni doyurmuyordu bana
Saçlarının ıslaklığı devletin umurunda degildi.
Benim umurumda
Mesela değiştirebilir dünyayı
Gayet her telinde bir yıldız.
Ahmet abinin kızı yine şiir yazar.
Ben Guntanamoda ayaklarımı uzatır sigara içerdim.
Pencere pervazında can çekişirdi çiçekler.
Kalkıp sana gelirdim.
Gazete manşetlerine taşınırdı gözlerin.
En az rönesans kadar mühim bence
Meclisten içeri bir sözüm vardı
Hiç biri vekil değildi oysa
Zaten mecazda ıslaktı.
Bir miktar yara öneriyordu psikyatrlar.
ve tek kişilik acılara keman çalmıyordu kemancılar.
Ben dans ediyordum özgürlük anıtıyla.
Sağ çıkılmaz bir şiirde saklambaç oynuyorduk.
Bir kilisenin duvarına kapatıyordun gözlerini.
Ben harflere asıyordum kendimi.
Bir hikayede sobeleniyordum.
Terli bir at getirirdi beni mecazın tamda ortasına.
Mengeneyle açardım aklımın koğuşunu
Birden geriye sayardı sana mahkum bilincim.
Ben aďını yazmayacağım şiirde
şiir sende mahkum kalsın.
pynst.