23
Yorum
70
Beğeni
5,0
Puan
2227
Okunma

Ömür eskimiş bir nefesti(r) artık içimde..
Güneşi yadırganmış gülüşler
serpilirken boş duvar tenhalığında
bir güzellik daha vakti geldiğinden
boynunu bükmüş
sonraki baharı bekliyordu eksik sevinciyle
kar mevsimi ertesiydi saçlarım
radyoda yalnız ama tiz bir irkilme
gökyüzü yıldız kaybından
yeryüzü insan ayıbından muzdarip
hatıra müzesi aklımın koridorlarında
bir emanet gibi saklıyordum yokluğunu annemin
üç incir ağacı şahidimdi yalnızlığıma.
Cenneti hayalleyen küskün
voltalarken sinsi yanılmışlıklarla fikrim
kuruntusu ayyuka çıkmış insanları ağırlıyordu
hasretleniyordu ellerim düştüğümde sıcak iklimlere
huzuru işaretleyen duâları ağlıyordu gözlerim
ay vurgundu hasadı vakitsiz bahçeme
beyaz tüylü kedi sesleri huzur
umutkaybı yorgunluk pompalayan kâlbim
naftalinlendikçe üzgü sandıklarına
döküldüğüm yerden yine kendime doluyordum
üç incir gölgesi şefkatliyordu yan(ıl)mışlığımı.
Bir yaprağı bile kalmayan sanrı ağacıma
bin balta daha vuruluyordu tutulmayan sözlerin selasında
kuruydu sular
denizler çöl
kuşları çerçevelenmiş umut gölgesi
mavi avuntularını yalan kelimesine hapseden
önsözü şiir
sonsözü hüsran sayhalarında savruluyordu
diriliyordu ölüm azrail pençelerinde
yüzümde bir gece ayazı
üç incir ağacı şahitti bitmişliğime.
Uzun cümleli hayıflanmaları hapsettiğim bir âh
şahadetini müjdeliyordu yorulmuşluğuma
sorgularım sonsuz
-ahiret nerdeydi hayat öldüyse!
kaderin son kıyağı kefenime sarılıp
yaşamı çalınmış çocuklarıda alıp nefesime
dirilişi doğruluk olan diyârlar arayıp buluyordum
ve
o üç incir ağacının altına defnediyordum kendimi
kuşları firâri penceremin ardında
gücendiğim hayatın sürpriz sevinçleriyle.
k’anıyordum bir gül’e allıca..
5.0
98% (48)
4.0
2% (1)