11
Yorum
37
Beğeni
0,0
Puan
1394
Okunma

Ey dağların bacak arasında kalan şehir
nereye kayboluyorsun gözlerimin önünden
kuş bakışı yakıyorsun tenimi,biliyorum adını
daha ne kadar yanacaksın yumuşacık teninden
deniz akar yunanistan adalarına doğru usulca
kimden bu kaçışın,neyi saklıyorsun üstünü örterek
kuş konmaz bir gemisin sende üstüne
dağların baş kaldırıp bu kadar heybetliyken
kimden korkarsın söyle
liman sırtını yaslamış bir kaç kahpe gemiye
ayağı kesik kalmış evler onu takip eder
birkaç tekne sallanıyor dalgaların yüzünden
deniz dökülüyor pare pare
balık arıyor bir kaptan oltasına takılı perçeminden
köşede hala aşık olmayı becerememiş iki genç
unutuyor bir saatliğine dünyayı
sokak araları var bir de bu şehrin
girilmeyecek kadar dar kendisinden
ay düşünce bu şehrin üstüne
bir cigara pazarlığına denk gelebilirsin
kaldırımlarda pek orospu dolanmaz artık
sokaklar desen ölüm sessizliği gibi susuyor
belki tepe mahallerde yaşıyor hala birkaç çingene
kulağıma gelenler de onların gürültüsü
parklara tünüyor gece olunca arkadaş grupları birer birer
ağaç gölgesi değil bu şehirde bütün mesele
ağaç olmak yetiyor bazen içlerinden birine
ay düşünce basmaneden
güneş kımıldanıyor
ey geceleri kanatlarını hızla çarpıp gecen kuş
bugün de dağıtacak mısın kanatlarınla evimizi
kaç çocuk daha ölmeli açtığın derin çukurda
kaç çiçek daha solmalı
nereye kaçıyorsun öyle gizlice
sabahtan mı korkuyorsun
ağzını ege kadar açıp
neden susuyorsun söyle
her yer bir yerde birleşiyor gibi
ayağımı kaldırsam baştan başa toz bulutu
nereden baksan aynı bu şehir
nereyi görsem yine aynı şehir.
ağustosikibinonaltı’