6
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
806
Okunma

Bir bedeni ezberlemek zorunda kaldın mı hiç
bütün günahını boynuna alarak çıplak gözlerinle
kerkük zindanını anımsatan bakışların
kuşatıyor zırhlanıp tüm atlıları
bir meydan kahvesinde konuşuyorum tek başıma
çay köpük köpük dağılıyor bardağa
eski çınar hala yerinde
yeni yapılanmalar onu vurmadı
çarpık kentleşmenin çirkin bacakları yüzünden
o kendini unutturduğunu sanıyor
güne şanslı başlayan birkaç güvercindi sadece
kerhane bekçisi gibi insan sayıyor içinden
bir adam sevgilisini avuttu yine
ayrılığı ipsiz uçurtma sayarak
kesti parmağından kızı
çay köpüklenmeyi kesti artık
camın içinden izliyor manzarayı
kalkıyorum ayağa birkaç metre daha fazla görmek umuduyla
çaycı elini adisyon kağıdına attı birden
neyse oturayım da sakinleşsin
bir heykel var uzakta
birkaç adam iç içe
bana sorarsan eğer eşcinsellik değildi bu
çok cinsellik belki
adamların sevmesi böyle
bizim kahveci hep küfür ederdi bu heykele
aman için kalsın söylediklerin
duymasın bizi Michelangelo
bir heykeli ezberlemek zorunda kaldım
tüm hatlarını gözlerimle yeniden çizerek
tanrıcılık oynamak gibiydi bu
istemediğim yerleri yarım bıraktım
tanrının günahı yoktur herhalde
öyle değil mi allah’ım
kahve boşaldı iyice
denize yakınlaştı insanlar
ağaç mutlu kimse yokken
heykel anlamsız hala
bir bakıyorsun kerkük oluyor
zindana dönüyorsun
bir bakıyorsun roma
rönesans yeniden başlıyor
bana bir çay daha gönder ağabey
köpük köpük olsun etrafı
dalgalansın insanlığın üzerine çığ gibi
bir bedeni ezberlemek zorunda kaldın mı hiç
Michelangelo’da gördü mü seni ?
ağustosikibinonaltı’