6
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1107
Okunma

bir de ot böreği yapmak için;
deşirilirdi otlar
soğanı, acı biberle kavururlar
ister patatiz, ister kabak,
yumurta, çökelek, peynir, yağlıdolaz
tandır alevinde tavlanacak,
daha sıcağı üstündeyken,
yağlanacak.
çekilmiş haşhaş bezeleyle açılır.
hazır sac yağlıyken, katmer yapılır
haşhaş yağı sürülerek bekletilir,
bazlamaya çiğ haşhaş serpilip,
oklavayla yedirilir.
labada ıspanak hem börek olur,
hem de borani,
dedem yoğurdu sarmısaklı sevmezdi
hele hele balık kokusundan nefret ederdi,
balık pişmişse eve girmezdi
dedem balık kokusunu sevmezdi
ama sarımsak kokusundan nefret ederdi
hatta akranları birer ikişer azalınca
Dıngıdık taa tepeden iner dedemin yanına gelirdi
daha yaşlı adam kapıdan girer girmez
"-len Sarı gene mi sarımsak yedin" dedi
yaşlı adam
"-üş ğün önşe yediydim
üş ğündür de ondan ötürü gelemeyodum len
hala koku getmemiş mi demek" dedi
dedem bir gün eve geldiğinde
bir sarımsak kokusu sarmış ortalığı ki
içeri adımını atamamış
ebem de unutmuş,
başka yoğurt olmadığını
yoğurdun hepsini sarımsaklamış mış
"-gocağarı bana birez
yoğurt goyuvu ben dışarda bari yeyen
valla içeri girilcekleyin deği(l)”demiş,
ebem bu esnada sarımsakladığı yoğurtdan
başka bir sahana yoğurt aktarmaktaymış
"-ben de sarımsaklamadan evel
senin uçun ayırıyodum" demiş
tabi ayırdığı sahanı vermiş
dedem dışarıda bir yandan kaşıklayıp,
bir yandan yoğurda ekmek banarken
bir yandanda
"-yau gocağarı senin sarımsak ortalığı yıkıyo(r)
kokusu valla taa buraya gadar geliyo(r)" demiş
bir yandan da sarımsaklı yoğurdu yemiş.
oysa ebem her yemeği güzel yapardı,
sağcak üstünde;
dığan, tava, tencere
ve altında çalı-odun ateşi
kızartıp yağlı dolazı, bir baş da olsa
ince ince doğrar acı soğanı
içine kırmızı biber
biraz da “eşgi” koyardı
kızarmış yağlı dolazı
tasdaki çorbanın üzerinde
şöyle bir gezdiririr,
misafire oldukça özenirdi...
“-musafir dokuz nasibine gelir,
birini yer gederimiş” derdi.
ilk av tavşan etinden topalak yaptı mı
taa halamlara kadar konu-komşuya tattırırdı
yalnız topalak sahanının içine
bir parça köz atardı
nazar değmesin diye
kazara avı tutulmuşsa babamın
genç bir kızın ayakları arasında dolaştırırdı
güya tüfeği avsınlardı..
kavurmaya soğan doğrar,
mercimekten; çorba-aş, sakalasarkan,
sini böreği yapardı
kumpir aşına bamya koyardı
taş gibi kaskatı olurdu; çaldığı yoğurt,
ve incir dondurması
"-yemişi güçcük-güçcük doğrarsın sahına
ıccık çiğ südüne garıştırısın
ta(h)ta gaşşığın düğdülü yanıyna
açcık daha çiğ süt gor, özersin
ataş alafı bitdi de köz oldukdan ke(y)ri
sağcağın üstünde usul usul
garışdırısın
büngüldemeye başladı mıydı
ocaktan alısın
üstünü bastırısın
sovumaya bırakırsın
sovudukdan ke(y)ri,
hele gece ayazını da..
yedi miydi
var ya..,
daş gibidir..
valla-billa
çencereyi depesinin üsdüne çevir
yan yatır, devir
banamısın demez..
dadından yenmez
yen..
mezz"
DİPNOT
devşirmek: toplamak
katmer: beze açılırken yağ/ezilmiş haşhaş sürülerek kat edilerek açmaya devam edilir, yağlanarak yenir
haşhaşlı yufka ekmek
topalak: sulu köfte, tavşan eti bulgurla dövülerek yuvarlak köftecikler haline getirilerek nohut, patatesle pişirilir
topak /topalak : yuvarlak, tombik
topak şeker : bir adet şeker, kesme (küp) şeker
topalak: yenilebilir yumru
soğan kavurma
yemiş: incir kasıt edilmektedir.
Düğdülü yan: aletlerin ağız tarafı değil, kesmeyen, küt ya da ters tarafları
keyri:gayri, sonra
YARIN HÖŞMERİM...........)
5.0
100% (7)