5
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
1588
Okunma
Bir daha yazmam, yazamam dediğim son şiir çok oldu
Gitmem, gidemem
Göremem dediklerim olduğu gibi
Ne dedim ise
Ol dedi! Oldu
Olmaz dediklerim de beni buldu.
Sen kimsin ey kalem tutmaz
Başı yalın
Ayaklarda kara lastik
Elinde tırpan
Üç beden büyük gömlek zat...!
Tut elindekileri
gök yüzüne fırlat.
Bir kuşun kanadından seyir eyle anamızı
Düştüğün yerde yağmur
Orman / toprak
Çokça toprak
En çokta ana
Ana olsun terin damlayan.
Toprak Ana.
Sen kimsin ey tırlak....
İki kelime dizip / bir kelam etmez
Geleni bilmez gideni görmez
Yazı / kışa çeviren zat...
Dur şimdi ellerini aç
Mavi gök damın altında
Mavisi ile net / menevişe çalan saçları dalgalı
Hop oturan / hop kalkan yunuslara
Sonu gelmez ufka bak.
Gemin altında bir o yana
Bir bu yana sallansın
Şiirin elinde tutsak
Sen kimsin ey cellat...
Elinde satır / kelle / kan
Katli vacip / sağlam yerden kiran
elinde “mührü sultan” ferman
Yaşamı ölüme çeviren zat
Salla satırını düşen baş
Ellerinden damlayan kan
sehpada Pir Sultan
Derisi yüzülen / zindanlarda çürüyen
Ama bir ölüp bin dirilen bak..
Sen kimsin? Eyy densiz....
Ateşi yakan, tanrılardan çalan
Aşkı harlayıp yanan
Külünden doğan ben isem
sen kimsin?
İlk Üflediğinden beri olanım
İlk döl düştüğünde rahme nefes alan
Kiminde görmezden gelinen
İlk hasattan beri var olanım.
Ben senim
Aşkı da bilen / nefreti de bilenim
İyilik kadar kötülüktür elbisem.
Ben insanım.
(Hiç / Doğumu az geçe.
Gün güneşe verir iken elini
Haziran’dı 16 idi )