6
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1914
Okunma

EV İNŞAATIMIZ DEVAM EDERKEN
Gozirolu, Avilden, Topal Melit, Top Amat gibi
bazı emmiler
bize;
“-sen kimin o(ğ)lusun”
“-benim olum olcan mı?” ları geçer
“-benim kızım ol”
“-ben o(ğ)lanın desene len”
“-seni, benim o(ğ)lana alıvırayın”
itiraz etsen de aldırmazlar
hatta taşlasan
etraftakilerin kışkırtmasıyla sövsen
ama bir yerde keserler,
ağlarsan! vazgeçerler..
ağlanırdı..
bu defa da acırlar haline
güya gönlünü alırlar
“-va(h)! gadınım
ne bileyin.. fisdannı ğörünce
ben seni gız sandıydım” derler
güya severler
ilgi gösterirlerdi
çaresiz inanılırlardı..
kendimizi ispatlama hırsıyla başlayan,
“gösdert len şeyini”ne
Varan tarafgirlerimizin kışkırtmasına
“olsa gösderirdi demek yok,
madem o(ğ)lan, gösdersin,
gösdermezse kelp ola(yı)n inanmam”
dayatmalarına
efendiğimiğimize çamur bulaştırırlardı
“-söğ len huna”
galeyana gelip söğmeler arefesinde
babamızın gözleri üzerimizde
surat asık, kaşlar çatık
bakışlar karanlık, dudakları sıkık
çanımıza ot tıkarlardı..
ve ısrar, ısrar üstüne
şeyimizi göstermeye varan
“benlik” “kendine gelme”, “mükellef olma”,
hatda “erkeklik” mücadelemiz,
yarım kalırdı..
ilk mektepten önce oğlak,
okulla birlikte öküz çobanlığımızda şekillenirdi
bir an evvel davranılır
hayati kararlar alınırdı..
bu defa da güya bilmezden gelip
“kime var(a)can?”
..
omuz silkerdik
“vah! haa sen o(ğ)lan mıydın”
..
“-toh! gene bilemedim,
unuduvumuşuyun gadınım ” (gadın=güzel)
…
olmadı bu defa da keskin bir manevra ile çark edip
“kimi al(a)can”
namıs davasında adımız çıkacak gibi
telaşlandırırlardı..
umumi ısrar üzerine; birinin adını zikredersek
bu defada
“onun agaları var,
bobası fakir”
..
“o güçcüg”
ya da olmadı
“o senden böyük, seni döğer”
“o gözel değil, bek çi(r)kin”
ya da açmaza sürüklerlerdi
“emme o falana varcağmış”
veya da
“onu falanca alcağmış..”
illa bin bahane bulmaya mecburlardı
“gonşularında hayat yok”
“helaları yola garşı”
gonşularının hayadı-nahayı ne alaka?
“onun anası cadaloz”
“emmisi kör”,
“bobası topal”
ne etsek, ne söylesek yanıltırlar
karşı çıkarlar
suyu bulandırırlar
sevdalarımızı alaya alırlar..
yeni yetmenin iştahını kaçırırlardı..
ardından tafsilatlar başlardı,
ki sayelerinde
istikbal kaygımız gerilerde kalırdı
harekete geçmeliydik bir an önce
eli çabuk tutmalı,
önerileni kaçırmamalıydı
“falancanın bobası zengin,
senden eyisini mi bulcaklar
gızlarını sana veri(r)ler onar
onarın yerine ben de olsam gızımı sana veridim”
“ver madem gızını emisi bu oğlana”
“benim gız böyük,
aba mı deycek
bu böyüyüp herif olana gadak ohooo”
“senin gız böyütsün”
“bu adaiş güyesi mi olcak demi len?”
üzerimize bahisler uzardı..
“falanın gızını al len
Taşınbaşında kaş dölüm tarlaları var,
Yeldeğirmeninde nohut,
Karşıbağda payamlık
ovada tarla bi uşdan uca,
Arpalıkda bahça
Hasançeşmede Söğütlüde harım
evinin yannında arı köfenneri ona keza”
..
“hu gadar geçi, hu gadar goyun”
ağalığa çeyrek kalırdı..
duvar ören birisi daha katılır yukarıdan
“Arpalıkdakı tarlaya sana bi ev yapıvırılarsa
ustası da ben olurun..anasını satayın ta
emme sen yere düşen mıhları eyi topla”
…
bir diğeri daha dahil olur muhabbete
“dah! de imanıımm”la
düşlerimiz keyfe gelirdi,
özgüvenimiz şahlanırdı
yoldan geçen bir başkası ondan geri kalmaz
ama düşlerimizi bulandırırdı
“-amma etdin emmisi yahu
o adamın bissürü o(ğ)lu yok mu
bu adama mal düşer mi?”
“..?”
“-o(ğ)lan gardaşları da ne oluyoru
bu epap erkeğ adam yahu,
bak asdanım elini gorkak alışdırmacan!
godun mu oturtduracan”
tamam mı?
bir başkası galeyana getirirdi
“-yoğ ülen ben onu alman,
onun o(ğ)lan gardaşı çok deyosan
falanın gızını al.. “çöpsüz üzüm”
gayınnan elleriynen besler seni
ballı çomacınan
len hu fakıt derde derman uçu “hadi” deyvisen
kimde bal var
kimin cevizi var..
kimin narı.. hıı!
kimin goca bicikli çift oğlaklı gırmızı geçisi
falannarın
aslı asaleti olduğundan mı?
hemi goyun sürüsü hemi geçi,
ovada bahça demişsin yahay! valla!
hemi gatır arabaları
hemi inekleri.. hemi de düğeleri,
gözümüzde ne güzel manzaralar
neler, neler canlanırdı..
başka biri bilgeliğe soyunur,
“işleri çoğ olsa daaa epap, iş yormaz adamı!
iş deği(l), eş yorar vallaha
senin gibi deliğannı guvatlı adamı
evelallah sen her işin hakkından geli(r)sin, emme?
agaları varımış sana ne
ne hökmü var
erkeğ adamsın,
“höt” dedin mi gaçırısın evelallah
bokisi vurdun mu mertlek gıldırısın
gözünü bi tefa morartacan,
esas duruşa sokacan.. tamam mı!
mor gözlü, analarımız gelir aklımıza
içimiz acırdı”
“-dedik ya! garı gısmı yorar, e(h)tiyarladır adamı
bak ben gellabanı aldığımda
tığ gibi adamıdım valla
gör hinciki halımı”
öteki üstüne gor tafsilatın
“epap! hele bi de benim gibi;
fakır gızı alısan var yaaa
zabbah demez, ağşam demez fırsant buldukçana
açar ağzını, yumar gözünü
“bal yapmaz arı” ğibi
“dındın da dındın” vallaha çenesi yorar fakir garının
atdırı(r) adamın depesinin tasını
keser işdahını, uzak yere getme, ıhıcık benim de başımda biri
gaçırdı a(ğ)zımın dadını”
“fakır adamın fakır gızı”
öldürü(r) herifin isdikbalını
anasını satayın ta!
..
bizden on yaş büyük, küçük kızını katar hesaba
bak epap, benim gızımı alma
neyye dersen?
anasının bana etdiği gibi
aban da şişiri(r) senin başını”
es geçerdik bazı evleri
geriye bir ya da iki ev kalırdı
başka biri daha çıkardı
daha başka bir şey derdi
delik çorapdan baş barnak çıkar gibi
“-sen zengin gızı al as(l)danım
zengin gısmının gızını,
neye dersen.. biliyon mu.
ne gam ne keder; bişirdikleri yenir
gonuşdukları eyidir,
dutdukları gözeldir,
dikdikleri keyilir,
gözleri güneşgibi parıl parıldır,
camları genişdir,
işleri yönetdir.
evleri güneşe, bacaları yönedine bakar
gışın üşümezler zobaları yanar..”
gözümüzde bütün bir sefil köy manzarası
ve kendi gerçeğimiz vardı
o evlerin de hükmü kalmazdı
diğeri devam ederdi..
“-emme Allahın fakiri..
aslan olsa neydiviri(r)
işdehe boban, ıhıcık ben,
yaz-gış, dağ daş.. iş-güş, elde yok avışda yok
elimiz hamır garnımız a(ç)ş
ille bişiy damardan, emme daha da çok
bunardan gelecek,
“mermer daşdan, varlığı iki başdan” olacak,
dönüp bakmasan da bilecek
arkan-galen olacak, yasdanacak
en birinci şey ne
arka daşş..
neyinen.. varlığınan
var olacak..
varlık olmayınça dirlik olmayoru vesselam
varlık keyfe keder
imkansızlıklar beter!
imkanlar harikaydı..
“-yoklukda baca çekmez ev tüter
sen gördün mü pacası çekmeyen zengini
bi evin pacası çekmeyosa
bil ki fakirin fakiri
ne dirliği vardır ne de yönet düzeni
sen zengin gızı al asdanım
hele bi de hak vaki oldu daa
gayın boban ölüvüdü müü.. gayıı
işdee yaşadın getdiğin iresmi..
dadından yenmez vallahi billahi”
yörüyüşün bile değişiviri
için için yanardık
içimiz yanardı..
sahi köyde zengin kim vardı?
“-fakirin düz yolda aşar ganlısı
zengin gısmının, dağı daşı aşar tatar arabası
tarlası, takgası,
çobanı, yanaşması
sürüsü ehliyalı,
ekmeği-gatığı, yağı, balı..
yeyim yeycek çakılı(r) galı(r)
düğünde bayramda ahali akışır varı(r)
fakir belasını bulmuşdur
“fakirlik gaderdir” der avunur
oyusa o da O’nun gulu
emme; “yetirecen deye” gıvranı(r) duru(r)
gızını alan bulunu(r)
emme, oğluna gız veren olmaz ki
neyinen etsin bayramı,
nası(l) etsin bayramı
bayram eder ağşam etdi mi ğünü
emmeee; zengin “yağınan yarık yediri”
bencileyin kelik deği,
onculayın çarık keydiri
mali hüllenin halli ağzımıza tad gelirdi
gönlümüz akrannarımızı tarardı
“-falanın gızı da var emme
onnarın o(ğ)lannarı da var,
gerçi … sen onnarı döğer ellerinden alı(r)sın tarlaları
“höt” deyvisen, evelallah
donnarını çekmeden gaçarlar”
horazlanırdık,
göğsümüz şişer
duruşumuz değişirdi
göğsümüz kabarırdı
“yeni yetmeliğin kapısına dayanmışlara
adresler verilir inceden
“gız alacan mı Beylerden,
yemesini, keymesini bili(r)ler
dik duru(r)lar kibirlidirler
emme heriflerini el içinde adam ederler”
ayaklarımız Beylerin kapısını arşınlardı
…
“-emmee bana galı(r)san Deliamatlardan bi(r) enik dut,
evelallah yaşadırlar,
kötü keyf davşımazlar,
aşlıkdan ölseler getseler,
gatliken dışarıya sezdirmezler
gol gırılı(r) yen içinde galı(r)
dışarıya sezdirmezler
asla etrafa renk vermezler
surat asıp bezdirmezler
bi bakmışsın çelenden bi çöp goparmışlar
dişlerini temizleyip batırlar
"-neyye len" demeye galmaz
“dün geçi kesdiydik de..
dişimin govuğunda et galmış” de(r)ller..
alınacak kız değişir, netice değişmezdi
eli-mahkum kararlar alınırdı
nayeti hiş kimsenin bobasının malına güvenme şansı yoğudu
belki de tek çıkar yol buyudu,
yaşça büyüklerimizden anladığımız kadarıyla
evlenirken istikbali temin etmek.. olmamalı angarya
"neyye
bobayın fakırlığı gader, emme
senin fakirliğin gader değil, neyye
zengin gızı alaydın boba!" denirdi..
hakları vardı..
kuzu oğlak güderken.
er davranıp nüfuz sahasını geniş tutardık
ötekilerin yengesi olurdu duttuklarımız
bobaçca yapraklarına sıralanır, şansımız
ne olur ne olmaz.. öyle ya;
düşlere dalardık..
anasına satayım
hepiciği el oldu şindi.
“tohh” desen var mı çaresi
ne sevdalar yaşanırdı..
DİPNOT
gadın / kadın : güzel anlamında, güzel çocuk (oğlan ya da kız değil) kastedilen
gadın / kadın : güzel, iyi
5.0
100% (7)