5
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1437
Okunma

her sürüde onca keçi koyunu
en fazla iki-üç kelimeyle tanırdık
her birinin bizim yanımızda bir adı vardı
“-bizim” olana, kendimizce isim koyardık
alayabır , karayabır, kula , çomak ,
ger , çapar , şelek , sakar,
alakeçi, yanal, kabak
karado(ğu) , kırdo(ğu), ger do(ğu)
falan keçi, filan koyun yok,
sürünün geldiği yerde alırdık soluğu,
konu-komşuya çobana, sorulur
sürü nereye gitmişse
eftiklenilir aramaya çıkılırdı
derken bir canavar kabusu herkes de
ertesi sabah iz ya da sürek avı
adamlar bir kol halinde
köyün hemen yakınlarından
belli aralıklarla, hep birlikte
iz sürerlerdi
gözlerini izlerden ayırmadan
domuz kurşunlu çifteleri
elleri tetikte
kömür karalı yüzleri
korku verirdi
sürek avında
köy gençleri
genelde elleri boş dönerlerdi
tavşan bekleyenlerin
kursaklarında kalırdı hevesleri
sıra canavar eti sevenlerin
“derde dermanımış” derlerdi.
“-darb-ı meseldir ya
esgiler deyviridi
“canavar yavrılarını yuvadan çıkarmış
dünya alemine,
bi depeden serrederlerkene
bakmışler bi goyun sürüsü yaylayıp duru(r)
yavrıların hepisinde bi marak
aynı cenaha mayıl mayıl bakıyollar
anaları
“yavrılarım işde onnar bizim baş yeyceğimiz”
“yeyelim”
“yeyelim”
deye sevinelek galgışmışlar
“duruuun” demiş anaları
“durun hele Canab-ı Allah
onnarı sürüynen vermiş emme
başlarına da çoban gomuş
ona i(n)san deller
işdee ondan uzak durun”
…
“çobanıda yeyelim”
“-üsdelik de Canab-ı Allah bize,
onu yemeyi de yasaklamış”
“yetmeeezz..
üsdüne üsdelik o da bizim duşmanımız”
bu böyle sürüp gederkene
yavrılardan biri atılmış
“-emme orda bize benzeyen biri var
çoban ona bişey demez mi”
“hahn” demiş anaları
“hanh ben de onu deyceğdim
..
“işde o
asıl o bizim en birinci düşmanımızdır
bize benzer,
bizden değildir,
sahıbına yaranmağ uçu
bize hayatı zından eder,
fırsat gollar,
fırsantını buldu muydu
anamızdan emdiğimiz südü
burnumuzdan getiri
bize benzeyip de
bizden omayandan gorkun
Canab-ı Allah
yardımcımız olsun”
“-canavar zarar vermek için yemez.”
“-ehtiyacından fazlasını
sonura yemek için gömer.”
bir diğeri
“-ne malim ya öldürmüşler ise
yavrılarını”
“-epap onu ağılı etle öldürürler
o da yavrısı kendi öldü sanır
terkederimiş o dağı”
“-sen de canavarı öyle metetdin ki
son peygamber gelmemiş ossa
peygamber sanacaz
canavara tüfek sıkdık deye
cehendem’deki
Gayya Guyusunda yanacaz”
bir sürü canavar hikayeleri, efsaneler
tılsımlar, dualar, adaklar
köye dadanmıştı bir kurt sürüsü
tedirgin oldu köylü
gece nöbet tuttu çobanlar
meğer sürüyle gelmiş böcü ..
boğazını sıkıp-sıkıp telef etmiş sürüyü
Dört Osmanlar
sabah kalkıp baksalar
uyumuyor, leş sürüsü koyunlar
ağıtlar yakmış ağlaşmışlar
koyunsuz kalmış Dört Osmanlar
"-Körmelit
Bulcada canavarı yaralamış
canavar yelyopurdumunan buna saldırmış,
çarpınca barabar yere düşürmüş,
senin Kör Melidin ödü sıtmış
beti-benzi ğetmiş,
üşümüş, duma olmuş,
öğsürüken ayıkmış
ha deyinşe kendine ğelememiş
canavarın etini belişdirmiş
konu-komşuya dağıtmış
her şeye eyi gelirimiş
her derde dermanımış..."
“-bi seneler de…
mal bekcisinden alamadık tavıkları
boğazını sıkar sıkar atardı”
zati
“-dilki guyru(ğu)nun girdiği
delikden girer”;
perem-perem dağıdırdı ortalığı
bi de tavuklara kıran girmişti
dün falancalarındı,
bu gün filancaların kümesi
Adilin Arif köy tarlasında
öldürmüş sansarı,
yüzmüş getirmiş derisini.
bereket
millete ıra(ha)t bi nefes aldırdı"
DİPNOT
yabır: uzun sarkık kulaklı
kula: kırmızıya çalan renkli
çomak: küçük kulaklı, kulaksız
ger: kırmızıya çalan beyaz kıllı
çapar: kırçıl, beyazlı siyah kıllı
şelek: boynuzu görkemli-şekilli olmayan,
boynuzun birisi kırık, diğerine göre düzgün değil
kabak: boynuzsuz veya çok küçük boynuzlu
do(ğu): dik, orta büyüklükte kulak
ağı: zehir
sanmak: zannetmek
Gayya Guyusu: Cehennemdeki en derin azap çukuru (herhalde)
dadanmak: kendisinin olmayan (örneğin bir yemişe, kovana) tatlı bularak, tekrar tekrar yemeyi adet haline getirmek
böcü: canavar, kurt
yelyopurdumuna(n) / yelyopurdumla: aceleyle, düşünmeden, panikle, teleşla, birileri tarafından dolduruşa getirilerek panik ve şok ile hareket etmek, konuşmak, koşmak, kavgaya girişmek
duma / dumağı: nezle, grip, bronşit, soğuk algınlığı gibi hususlardan gözlerin etkilenmesi, yaşarması
beliştirmek/bölüştürmek: pay etmek
mal bekçisi:teyin, gelincik (sincaba benzer etçil bir hayvan)
kıran: kütlesel ölüm getiren bulaşıcı hastalık
5.0
100% (7)