0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
539
Okunma

demini almamış çay gibiydi günleri
yarı kekre bolca çöpürlü
bırakın renklerin getirisini
siyah beyaz kadar bile net olamadı
griyle özdeş hayat çizgisi
hep muallaktı yolu
ayağını bastığı zemin
taş mı toprak mı bilmezdi hiç
farketmiyordu onun için
mekanı plazaymış ya da kerpiç
hayalleri göklerde süzülürken
allı turna misali
hep dibe vururdu köstebek gibi
var saydığı gerçekleri
bazen kitapların içinden
bir rol seçip düşüncelerine
oynamaya kalkardı en yetenekli
aktrist marifetiyle
bir gün kendi kitabı yazılacaktı
’anna karanina’, ’madam bovary’vs
ya da kitaplaşacaktı ’halide edip’
’rahibe teresa’ veya her kimse
geçmişin çetelesinden yorgun
geleceğe bir adım atabilmek için
ayakkabılarını giydi
kapıdan son bir cesaretle çıktı
kaldırımları yüksek topuklarıyla eze eze
güneşi baharı yaşamı hissede hissede
yürüdü yürüdü yürüdü
dudaklarında eski bir şarkının dizeleri
’dünden sonra yarından önce
yaşam durur umut bitince
yaşayamadıkça özgürce
mutluluklar biter
sevsende’
geç kalmıştı yaşamaya
ama olsundu
’zararın neresinden dönersen kâr’
daha var olmanın muhasebesi bitmemişti ki
kendi adını duydu narayla karışık
sonra bir kurşun uğultusu
bir siren sesi..
sonrası; kutlu olsun
ölü ve özgür kadınlar günü...
8mart
5.0
100% (1)