1
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1514
Okunma

Kalbim menzilinden çıkmış bir mermi,
En az Veysel’inki kadar uzun ve ince bir yol,
Yoldaki parkelerden, gökkuşağına renk dilenen ben
İçimde hiçlikle biraz Nietzsche,
Bazen Followning filminde işsiz bir yazar gibi,
Seni gönlümün kafesine nakşeden bir nakkaş gibi
Ve yahut
Talebelerine Platonu anlatan bir hoca gibiyim
Freud neyin kafasını yaşıyor.
Ben, keyfimin kâhyası ve paşa gönlüm ile birlikte
Kafamın dikine gidiyorum.
İstersen sende gel.
Yanıma yolluk diye aldım hüznümü.
Beynimde kör bir falçata,
Sen aklıma geldikçe kesiyor dilimi.
Kentin en büyük meydanında,
Sokak çocuklarına yuhalatıyorum ayrık yalnızlığımı.
Uygar bir çağda uyudu dilimin altındaki yontulmuş küfürler
Sabrım yokluk makamında hicaz çalıyor.
Ve çayım kimyası sen biraz
Nefes alışlarıma iyi geliyorsun.
Birde yeni harman sigarası
Ağzıma tütün kaçıyor sevgilim.
Güz gelirken,
Düze inerdi kederler,
Ve yüzün
Hüzünle eşdeğerdi,
Matematik derslerinde
Yamalı pantolon giyen, esmer çocuklara anlatılan.
Oysa aynı anda yola çıkıp
Ters yönde giden araçlardık.
Cebir hükmünde imkansızlıktı.
Edebiyatta platonik aşk.
Ev sosyolojisinde tıklık tıklım yalnızlık.
Biraz türkü,
Sigara bir de çay.
İntiharı çağırıyor şarkılar.
Şimdi “bana da bir masal anlat baba”
İçinde kız kalesi olsun,
Biraz Akdeniz ve limon kolonyası
Beni bana getirir
Ve ben
Yüzün asılmasın diye
Her gün kelimeler asacağım bir şiirin duvarına.
Martıların rotası Siirt’e düşseydi.
Bende elbet başına ödül konan şiirler yazardım sana.
PYNST.