1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1327
Okunma
getirmiştin geceyi gümüş tepside
balık üzerine yemin ettiğimiz anahtarı kapalı bırakacaktım üzerinde kapının arkasındaydık duvarın
kurşun değil Fatiha geçirmeyen duvarların arkası
seccadesi ıslak ve güzel kokan odalarda
kaç şubat ayında aynı hüznü tattık. adını balkondan aşağı attık
sinirlenince duvara vuran tipler insanın yüzüne vuramazlar
bir de sandalyede
sabah namazını bekleyen insanlar
yalnız anlamayanlar için belalar sıralanabilirdi tanrı tarafından
huzur tarafı yok bu yolculuğun muavin asırların nefretini de konfetiler eşliğinde
açığa çıkarıyor pazarda
üç kuruşa boğaz kuruttuğumuz devirden kalma umutla, -dizinizi dövmediler
önce inançsız birkaç zihne toplandı kan kapısından geçerken kabrin
-sanıyor muydu uykudur toprağın altı günahların büyüklüğü kadar acı çekerek
her böcek artık birer avcıdır
-ruhuna leziz acılar bırakan dünyaya küfretmek için de geç kalınmıştır
pille çalışan walkman sahibi yalnızlar
üç savaştan fazlasına inanıp bir doğuma sığınamazken
iblis en zayıf noktasından okşuyordu insanı
tövbelerin kapı dışarı edildiği şubat ayı için olamazdı, olamazdım;
tekere yapılası yüzümde derin bir armağan bırakıyordu
-turnam bir gün karasından akından değil;
alpheus kadar ilginç sona erecekti vuslatı
eti mesut ve elleri simsiyah boya
yüzünde aşkın otuzluk
-sardığımız kahrın sonrasına dört teker tekerrür sığdıran kadın anlayışlı ağlıyordu
düşünce
dölünce
siyaha dua çaldıkları gecede irkildik
zeynep kokuyordu avuçlarının içi
dualara inat karanlığın içinde gülen iblis uyumamıştı
tenhalar reşhaların atlasını terk etmeden
her şey güzel olacak bir gün diyen yalancının tekiydi
bana kalınca
özrün özeti intihara meyilli nefestir
sonrasına kaç ali denk geliyor her osmana sövüş gecesi
tehiri olmayan yaslardan yastığa sarı kabuslar akıyor
5.0
100% (6)