ÜYELİK GİRİŞİ ÜYE OL
Anasayfa Şiirler Forum Etkinlikler Kitap Nedir? Bicümle Tv Müzik Atölye Arama Blog İletişim Yazılar
Giriş Yap Üye Ol
Açlıktan ölüyorsan, dost sana kapısını açıyor, seni sofraya götürüyor, senin için süt tasını dolduruyor, ekmeği bölüyorsa, içtiğin şey gülümsemedir. EXUPERY Paylaş
ANASAYFA
ETKİNLİKLER
NEDİR?
TİVİ
BLOG
BİCÜMLE
ATÖLYE
ARAMA

Editörden... Uzaydan Yazıyorum Kimse Üzerine Alınmasın

Haftasonu yazımı size uzaydan yazıyorum. Çünkü buradan dünyaya bakıp kim nerede ne yapıyor, ne konuşuyor, ne kaynatıyor, ne saçmalıyor, kimi seviyor, kimi aldatıyor, kimi üzüyor, kimi ağlatıyor, kimi güldürüyor… gayet açık ve net, hiç flu değil yani, ayna gibi parlıyorsunuz diyebildiğim yerdeyim…

17.4.2012

Editörden... Uzaydan Yazıyorum Kimse Üzerine Alınmasın

Haftasonu yazımı size uzaydan yazıyorum. Çünkü buradan dünyaya bakıp kim nerede ne yapıyor, ne konuşuyor, ne kaynatıyor, ne saçmalıyor, kimi seviyor, kimi aldatıyor, kimi üzüyor, kimi ağlatıyor, kimi güldürüyor… gayet açık ve net, hiç flu değil yani, ayna gibi parlıyorsunuz diyebildiğim yerdeyim…


Öncelikle insan olmak demek, elbette bir şeyleri sormak, öğrenmek, sorgulamak gerektirir.. Hayatımızda neler oluyor, neler bitiyor, kim kimi yiyiyor , kim kimi kazıklıyor, kim kime güller vaat ediyor acaba… ne kadar komik. Beni başkalarının hayatı hiç ilgilendirmiyor, kendi hayatım gayet karışık ve düzensiz. Tipik yengeç burcuyum ve normalde hep odalarındaki dağınık görüntüden bahsederler… Oysaki benim herkesten çok daha düzenli bir odam, titiz huyum yüzünden temiz hijyenik bir ortamım vardır hep. Annem sağ olsun! Ama hayatımda düzensiz ve dağınık birçok şey yaşıyorum. Kimse bu tarafına bakmaz…


Niye buraya geldiysem. Dedim ya düzensiz dengesiz bazen ayarsız bile olabiliyorum. Hepsi hava durumundan kaynaklı. Dün berbat bir gün geçirdiniz, ben uzaydan sizin üzerine düşen o ağır ağır yağmur damlalarını tetikliyordum… Hatta bazılarının üzerine daha fazla düşsün diye uğraşılarım olmadı değil : )))


Fakat pazar günüm muhteşemdi. Sabahın köründe bir aydır bozuk olduğundan dolayı çalışmayan Digitürk’ümün, servisten geldiklerinde çalışası tutmasaydı süperin ötesi olacaktı. Size de oluyordur mutlaka, evde bir şey bozulur tamirci çağrılır, fakat tamirci eline aldığında nedense tuhaf büyülü parmakları varmış gibi çalışan cihazlara dönüşüverirler. Orada rezil olursun, orada kaybolursun, buhar olursun, yalancı olursun, kandırıkçı olursun da yerin dibine doğru yol olursun… Bu sadece cihazlarda olmuyormuş. Ne oluyormuş… Dedim ya uzaydan her şey net görünüyor. İnsanların içinde de aynı şeyler yaşanabiliyormuş. Hiç tanımadığın, bilmediğin, daha yüzünü görmediğin, bahsettiğin şeylerin algılanmadan, yargılanan, sorgulanan, sanki dünyanın efendisi gibi asıp kesenlerin içinde buluveriyormuşsun kendini… Peki onlar nereye yol oluyor acaba…


Eh ben artık uzaydan yazacağım size : ))) Burası cidden çok keyifli. Göktaşlarıyla süslenmiş kahve istiyorum lütfen. Asistan arkadaşlarıma duyurulur : )))


Pazarım muhteşem geçti demiş miydim… Konuyu kaçırdım sandım hemen toparlıyorum. Açlık Oyunları’ndan bahsetmiştik. Yazılarımı takip edenler bilecek. Bugün filme gittik nihayetinde, ben çok sevdim. Hatta ardına gelecek her bölümüne de gideceğimden eminim. Konu kendi içinde her yeni sahnede ilginç bir hâl alıyor, bir sonraki sahnede ne olacak diye seni meraka sürüklüyor. Doğal olarak heyacanlı sahneler, vurdulu kırdılı dövüş sahneleri, kanlı görüntüler, azim, açlık, dirayet, güç gösterileri, duygusal an’ların yaşandığı ve finalinde bir gizemin belirmesiyle biten çok güzel bir filmdi. İtiraf edeyim böyle gerilim ve heyecanlı filmde en çok Rue ölüm sahnesi çok dokunaklıydı ve az daha dramatik an’lar olsa kesin ağlamıştım. Çok dokundu çok!
İzlemeyen varsa ısrarla tavsiye edilir. Tek bir şeyi daha ilave edeyim, filmin başından itibaren dikkatinizi dağıtırsanız filmi sonra toparlayamazsınız. Benden söylemesi .)


Bu hafta için çok şey anlatacaktım ama uzaydayım arkadaşlar bundan sonra böyle az az söylenip kaçacağım. Bu aralar medyayı en çok meşgul eden ve cidden kanayan bir yara olan Şehir Tiyatroları’nın belirsizliği ile ilgili durum çok vahim. İstanbul Büyükşehir Belediyesi “Şehir Tiyatroları” ile ilgili yönetmelikte değişiklik yapacakmış. Bunun için uzun süredir bu işe gönül vermiş, eğitimini almış, bu işten para kazanan, tiyatro sanatçılığını kalben kabullenen ve bu sanatçıları destekleyen herkes bir tepki göstermekte… Ben tepki göstermeyeceğim. Hem hayat bir oyun diyen siz değil misiniz canım. Evinizde, sokakta, pazarda, piknikte oynayın işte neyinize yetmiyor. Özentiliğinde bu kadarı yani. Tiyatrocu olunup ne olacak ki... Herkes yapar, altı üstü bi sahne, iki cümle ezberleyip, iki adımda okuyup, bağırıp, çağırıp alkış topluyorsunuz. Peki hiç denediniz mi... Peki bu eğitimi almadan, bir olayın ayrıntısını bilmeden, bilgisini tecrübe etmeden, denemeden, bir tiyatro oyunu hakkında nasıl karar verebilirsiniz ki… Bu işe gönüllü olacaklara bir söyleyeceğim var, dedim ya ben tepki göstermeyeceğim diye… Size tepki gösterip dilimi yoramayacağım, herkes kendi bildiği işi yapsın lütfen! Lütfen…


İzmir, Trabzon, Ankara, Antalya, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, Adana, Sivas, Konya, Van… Bu illerde ne oluyor diyeceksiniz. Söyleyeyim… 19-30 Nisan tarihleri arasında çocuk oyunlarının bazılarında ücretsiz giriş şansı var çocuklarımızın. Gerçi ülke sanatçısına kol kanat germeyen, yanında olmayan, onları desteklemeyen kişiler olarak gerek yok siz boş verin bu illerde hangi oyunlar ücretsiz araştırıp sakın çocuklarınızı tiyatro ile tanıştırmayın sakın! Bunu da söylemedim varsayın.


Ölümünün 300. Yılında UNESCO tarafından “Itri Yılı” olarak ilan edilmesi kapsamında sanatçı, dünyada da düzenlenen geniş kapsamlı programlarla anılıyormuş. Kaçımızın haberi var ki… Ben yeni öğrendiğim için kendimden utandım. Keşke bahsetmeseydim. Öğrenip ne yapacaksınız…

Aslında uzun süredir dile getirmek istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım bir haber okudum geçen. Yayıkları bilirsiniz. Çok önceleri sütten tereyağı ve ayran elde etmek için sıkça kullanılan, tahtaların sızdırmayacak şekilde belli bir açıyla bir araya getirilmesiyle yapılan yayıklardan bahsediyorum. Etrafınızda bunu kullanan gördünüz mü… Çocuklarınız asla görmemiştir. Alkışlayalım kendimizi çünkü artık göremeyecek yeni bir neslimiz olacak. Bunları kitaplardan okuyacaklar. Ah ya internetten google’dan bir şey ararken tesadüf karşılaşırlarsa öğrenecekler diyecektim. Çünkü tabletlerden sonra kitapların yapraklarını bile parmaklarını tükürükleyip çeviremeyecek bir toplum geliyor… Ben bu yüzden uzaya kaçtım işte.


Bahsetmeyeyim diyorum da unutuyorum. Eskiden Osmanlılar’daki Türk Süsleme Sanatları’nı artık herkes unutuyor. Sanatların isimleri, sanatçılarına verilen isimler… Nasıl yapıldıkları… Kaçımız biliyor. Bilmiyoruz işte. Biz ne tarihimize, ne kültürümüze, ne bize atalarımızın miraslarına sahip çıkabiliyoruz. Sadece müthiş bir para hırsı, kazanılanı acilen tüketme, insanları hiçe sayma, emeği küçümseme, haklıyı haksız konuma getirmede asla üstümüze yok bizim. Süperiz, muhteşemiz.


Yanlış anlaşılmasın yahu ben bir şey sorgulamıyorum. Bir şey sormak haddime değil. Arada aklıma geldi söyleniyorum kendi kendime. Ben ne salakmışım, tezhip ebru, Osmanlıca kurslarına boşuna gitmişim. Kim için öğrendiysem onca şeyi. Ne gereksiz şeyler. Uzayda zaten işime yaramıyor zaman kaybım olmuş. Vah benim boşa giden yıllarım, hey gidi hey!


"THE VOW" izleyeniniz var mı… Beni uğraştırmayın ve gidin fragmanını bulun izleyin. Haftanın en romantik filmi vizyonda... Asla kaçırmamam gerek. Kar’dan nefret eden biri olarak nedense kar yağarken birbirlerine aşkını itiraf eden ya da kavga eden ya da ayrılan çiftlerin sahneleri hep dokunaklı gelmiştir bana :)))


Ruh eşinizin kalbini yeniden nasıl kazanırdınız sorusunun cevabı burada. Peki siz nasıl kazanırdınız…


Benim cevabım filmden sonra. Bugün sinirli değilim, agresif değilim, herhangi bir terslik yaşamadım, keyfim yerinde. Hayatımdan soru işaretlerini rafa kaldırdım. Soru işaretleri kullanmadan, kimseye bir şey sormadan, sorgulamadan, bir hafta boyunca okuduklarımı o ince zeka algılarımla anlamaya çalıştım diyelim. Hepsi bu. Ama ben yine de “üzgünüm Leylaaaaaaa” Sertap Erener’in son albümünden dinleyin tavsiye ederim.


Teşekkür mü edecektim. Evet “kıyıdaki adam” sevgili Önder, Sanat-Kültür-Etkinlik platformunun yeni editörü. Muhteşem yemek, sinema keyfi, kahve, sohbet için teşekkürler. Her şey çok güzeldi.” Dizi Mizi İnci” için haftaiçinde başlangıcımızı yapıyoruz. : ))) Bir teşekkür de sevgili Jale’me yeniden hayatında yer almak paha biçilemez bir duygu. Demet’im her daim kucak dolusu şefkatinle sardığın için minnettarım.


Eh bu kadar yeter, uzayda uyku diye bir şey yok. Birkaç yeni gezegen dolaşacağım, çok ilginç şeylerle karşılaşıyorum ve sizlerle her hafta paylaşacağım bunları elbet. Arada dostlarımı ziyarete geleceğim dünyanıza. Ama bana taş atacaksanız kollarınız çok yorulacak bilesiniz. Uzayda her şey havada asılı kalıyor…


Güzel bir hafta olsun herkese... Sevdiklerinize sıkıca sarılın, onlara dokunun. Kahkaha atmayı hayatınızdan eksik etmeyin, doğru olmayı öğrenin, kimseyi kandırmayın, eğlenmenize bakın, psikolojiniz bozuksa dua edin…




Saygılarımla.


banukalyoncu/16.04.2012

Fotoğraf: Bade Kalyoncu




Yorumlar
Mesaj Yaz 16.4.2012 21:16:20
KARŞI GEZEGENE GEÇERKEN GÖRDÜM
O MAVİ GEZEGENİ VE SARAN ETRAFINDAKİ ATMOSFERİ... GÜLDÜM...
İÇİNDEKİ GEZİNENLERE...KITALARA AYRILMIŞ AYNI BEDENDEKİ FARKLI TENLERE...
GÜLDÜM...EN ÇOKTA AĞLADIM YUVARLAĞINDA YAŞAYANLARIN ÇEKTİKLERİNE... ÜZÜLÜŞÜMLE BİRLİKTE DUA ETTİM ŞU AN Kİ VARLIĞIMA...
kimi çanak antenle parasıyla televizyondaki vizyon flim peşinde, yanındaki komşunu bu izlemeden düşünmediğine..kimisi sanat seviçisi tiyatroya koşmakta kimisi açık resim galerisinde iken kimisi açık çöp kovasından ekmek toplamada. Filmin ilk açılışında elinde şarap kutlarken koyteyl artıklarını içer yamalı çeketiyle şarapçı...
korkar hep sanatçı çiplaklığı çizerken hep.Zengin için dolgun gibi çizmeli Nü resimleri. İçindekini çizerse eğer bilir ki en basididrir, kemik .En basit şekil belkide düz beyaz ucu yuvarlar kemik.
Dolgın cüzdan vede onuru gibi kaparmasa karnını doyurma hissi işte o an çizerdi afrikadakileri...
Somalidekileri korsan edip asıl korsanları saklasalara zaman.
Yada insanları öldürürken diğer kıtadakiler petrol karasına karışırdı gözlerim.Açlıktan ölen çoçıklar para için ölen insanlar....kimse bilmiyor buzulların eridiğini..mutsuz etmek istemediğinden söylemiyor çanak anyenler....Olmayan para için köle gibi çalışan insanlar her gün vuruyor krizin eşiğindeki kendilerini ve sevdiklerini...
yalancı baharlar çöken bir dünyada ölen insanların kanıyla sulanmazki ağaçlar....

BU YÜZDEN KAPATIP GEÇTİM GÖZLERİMİ UÇARKEN UFOM DAN....
para olmadan tiyatroya gitmeyen
yada ekmek için ölmeyen çöpten toplamadan
yada sanatçı istediğini çizdiği bir gezegenden
GÖRDÜKLERİMDEN BAHSETSEYDİM KIZIL GEZEGENİME GİDERKEN...
sayın editör bizim gezegende bence daha ötesi var.....
YİNEDE BENDEN ÖNCE HATIRLATIĞINIZ İÇİN SİZ ÖNDESİNİZ
AMA BİLİNKİ BİZ IŞIKLA KARNIMIZI HEP DOYURURUZ EKSİK HARFLERLE.....


ŞÜKRANLAR KIZIL GEZEGENDEN.....


Mesaj Yaz 16.4.2012 18:44:04
Merhabalar Sevgili Banu, pazar günü dedin de aklım hemen İstanbul' un lalelerine takıldı.

Sanırım İstanbul, İstanbul olalı bu kadar rengi bir arada görmemiştir. Düşünebiliyor musunuz bütün halkın ilk defa lale seyrine çıktığını. Kimi elinde profesyonel fotoğraf makinesiyle, kimi üç beş kuruşa almış olduğu bir makine ile, kimi o an elinde olan cep telefonu ile lalelerin fotoğraflarını çekerken, ben de onların o an ki pozisyonlarını izledim. Yüzündeki ifadeleri beni mest etti.

Dünyanın asıl güzel renkli laleleri onlardı diye geçirdim içimden.

Buradaki kırık kalem fotoğraf yerine "İstanbul' un Lalelerini" görmek isterim. Senin kırılmış bir kalem olman beni üzer.
Dizi mizi inci; Hadi :)

Sevgilerimle.



Mesaj Yaz 16.4.2012 16:16:27
Aynur hanim aslina bakarsaniz bende sevmedim. Fakat son gunlerde sanat- kultur- etkinlik haberlerinde o kadar uzucu seyler okuyorum ki, ben tepkimi boyle dile getirdim. Ve o icindeki "kiymik" bir kisi ya da birileri hedef alinmadi. Bu "kiymik"lar hepimize.. Kaldi ki site hedef alabilecegim kimse yok. Fakat her durumda birlik olabilen biraraya gelen insanlar olarak hicbir seyimize sahip cikmiyoruz. Bu da beni fazlaca uzuyor. Durum bundan ibaret., cepten yaziyorum aksama sohbet ederim sizlerle. Sevgimdesiniz.

Mesaj Yaz 16.4.2012 11:02:44
Kusura bakmayın bu yazıyı sevmedim ben. Çünkü aralardaki kıymıklar beni bir okurunuz olarak rahatsız etti. Sizden okumaya alışık olmadığımız bir durum bu. Hiç böyle küçümser tarzda yazdığınızı, birilerine gönderme yaptığınızı görmemiştim. Bu sayfada kültür sanat haberlerini ve neşeli sohbetleri okumaya alışmışım sanırım.

Yeniden neşeli, sevecen ve sanat dolu yazılarınızda beraber olmak üzere...

Sevgilerimle.



Yorum Yapın

Editörden... Uzaydan Yazıyorum Kimse Üzerine Alınmasın ile ilgili yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üye Ol Üyelik Girişi Yap

Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.