6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
743
Okunma

Sürekli artan nüfus ve beraberinde getirdiği olumsuz etkilerle yaşamak gittikçe zorlaşıyor.
Eskiden Kızılay sokaklarında rahat rahat yürürken şimdi insanlara çarpmamak için bazen caddeye iniyorum. Yukarıdan aşağıya, aşağıda yukarı sürekli koşuşturan insanlar, her birinin gittiği yön gibi kendisi de farklı. Hiç kimse, birbirine benzemiyor.
Buz gibi soğuk yüzler, yanında bir arkadaşı ile yürüyenlerde hafif bir tebessüm ama genelde bir mutsuzluk hakim ya da bana öyle geliyor.
Otobüsler ise tıkış tıkış birbirine yabancı ama sevdiği bir insana olabilecek mesafede yakın. Hayatınızda hiç görmediğiniz insanlarla garip bir şekilde burun buruna yolculuk ediyorsunuz.
Alışveriş merkezleri ise çılgın gibi alışveriş yapan insanlarla dolu. Sanki ekonomik kriz yok veya gelir seviyesi en yüksek ülkeymişiz gibi bol alışverişler ve kredi kartları uçuşması.
Eskiden ikinci el arabalar revaçtayken şimdi taksit olanaklarının kolaylığı insanları O km arabaları almaya yöneltiyor. Eski araba alıp tamiriyle uğraşmaktansa yeni araba alırım başım rahat olur düşüncesinde insanlar. Bu da; trafiğin bir o kadar artmasına yol açtı. Şimdi yollar mekanik eşya yığını gibi, gidilecek yere ulaşmak oldukça zor. Hele aceleci insanların yarattığı kaos, arkadan çalınan kornalar, şerit değiştirmeler, trafik kurallarını hiçe saymalar gittikçe trafiği korkunç bir hale sokuyor.
Maalesef pek çok konuda olduğu gibi trafikte de saygısızlık diz boyu. Kimse kimseye saygı göstermiyor, yol vermiyor hatta park ettiğiniz yerden çıkmak istediğiniz zaman dakikalarca bekliyorsunuz bir allahın kulu insanlık yapsın da dursun yola çıkabileyim diye. Ya da arabanızın önüne bir araç parkediyor ve siz arabanızın başına geliyor ve çaresiz kalıyorsunuz. Kim olduğunu bilmiyorsunuz hangi apartmana girdi haberiniz yok. İçinizden bildiğiniz tüm duaları ediyorsunuz "gelsin nerede ise de çeksin arabasını" diye. Aslında arabasına bir not asabilir ama nerede o incelik!
Bangır bangır çaldığı müzikle, arabasının camını açıp etrafa hava atanlar, sigara veya çöpünü gözünüzün içine baka baka arabasından dışarıya atanlar hepsi bizim insanımız işte. Yapılmaması gereken ama yapılan yanlış hareketler.
Üç gün önce Elvankent istikametinde gidiyorduk. Kırmızı ışık yandı ve eşim doğal olarak durdu. Ama arkadan bir dolmuş hızla gelip bize çarptı. Allaha şükür bize bir şey olmadı. Ama halen uğraşıyoruz. Bagaj kapağı kullanılmaz hale geldi. Dolayısıyla tamamen parça değişecekmiş. Şehir içinde bu ne acelecilik anlamak mümkün değil. Adam hem çarpıyor hem de vurdumduymaz davranıyor.
İnsani ilişkilerde en önemli şeylerden biridir saygı ama gösterilmedikçe sevgisizleşiyor insanlar ve uzaklaştıkça uzaklaşıyor birbirinden aynı toprakta, aynı mahallede hatta aynı işyerinde çalışıp birbirine yabancılaşıyorlar. Oysa biz bir millet değilmiyiz? Geçmişi aynı olan geleceği beraber yaşayacak olan...
Son söz olarak diyorum ki; güzel ve mutlu günler için birbirimizi sevmeliyiz ve saymalıyız. Hayatı kendimize de başkasına da dar etmemeliyiz. Dünya o kadar büyük ki tüm sevgiyi içine alacak kadar, kucaklamalıyız birbirimizi.
Aysel AKSÜMER